BİLGİ EVİ
EDEBİYAT
ANASAYFA

Şiir Nedir?

Şiir; coşkun duyguların tefekkürüdür. Yani insanı ve doğayı yazılı-sözlü olarak anlatma sanatıdır. Edebiyatın kadim ve en eski türüdür.
Edebiyatta şiir en üstte durur, öykü, roman gibi diğer türlerden önde gelir. Sebebi ise ilham yoluyla gelmesi ve tamamen yetenek işi olmasından kaynaklıdır. Bir insan birazcık yetenek varsa çalışarak öykü, roman yazabilir ancak biraz yetenekle şair olunmaz, daha doğrusu kelimeleri yan yana dizerek cümleleri zorlayarak şiir yazamazsanız, yazsanız da duygu eksikliği olur. Yani yazar olmak kolaydır ancak şair olmak çok zor iştir.
Şiir, ‘duygulardan, düşüncelerden, düşlerden, özlemlerden, arzuların, sevinçlerin, kahramanlıkların vb. süzülmüş yaşantı birikimleri olarak, ozanların, sözcüklerin sözlük anlamlarına kimi zaman değişik anlamlar da yükleyerek, dil içinde özel bir dil yaratarak oluşturdukları, imgelerden, simgelerden, söz sanatlarından, ritimden, uyumdan vb. yararlanarak ortaya koydukları, okurda estetik duygular uyandıran yazın ürünü…’ olarak da tanımlanır.

Birçok türü bulunan, edebiyatımızdaki dönemlerde farklı nazım biçimleri kullanılarak yazılmış bir edebi türdür. Şiirler istenilen konuda yazılabilir ve söz sanatlarından yararlanılabilir.
Tıpkı Edebiyatın diğer türlerinde olduğu gibi, şiir de kuralında yazılmalıdır. Şiir yazmanın da bir tekniği vardır.
Şiir yazmak için en başta yapılması gereken bir konu belirlenmesi gerekir. Belirlenen o konu hakkında belli başlı bilgilere ve bunun yanında içten duygulara sahip olunması gerekir. Daha sonrasında şiirin Giriş-Gelişme-Sonuç kalıpları belirlenir.
Yazılacak olan birinci kıta da ana tema şiir okuyucularına aktarılmalıdır. Gelişme bölümlerinde ise ayrıntılar zenginlik katılarak verilmelidir. Sonuç kısmında ise aktarılan konun son kozu oynanmalıdır. Sebebi ise okuyucunun aklında kalıcılık bırakabilen şiir bölümü olmasıdır.
Yani öyküde sonuç vurucu olmalı iken şiir de giriş kıtası vurucu olmalıdır.
Şiir teknik olarak hece ölçüsünde veya serbest olmak üzer iki şekilde yazılır.
Şiir Nazım Birimleri
Şiirin kendi arasında anlam bütünlüğü oluşturan en küçük bölümüne nazım birimi denir. Kısacası şiirdeki dizelerin oluşturduğu biçimdir. Nazım birimleri dize sayılarına göre adlandırılır.

Şiirin teknik yapısı şu şekildedir:
Dize (Mısra)
Şiirdeki her bir satıra dize (mısra) denir. En küçük nazım birimi dizedir. Mısra düz yazıdaki cümle gibidir. Fakat tamamlanması gerekmez. Birden fazla mısrada cümle tamamlanabilir.
Beyit (İkilik)
İki dizeden oluşan ve bir anlam bütünlüğü oluşturan bölümdür. Divan edebiyatında yaygın olarak kullanılmıştır.
Dörtlük (Kıta)
Dört dizeden oluşan ve bir anlam bütünlüğü olan bölümdür. Türk edebiyatının nazım birimi olarak kabul edilmektedir. Özellikle Halk edebiyatında sıkça kullanılmıştır. Divan edebiyatında ise murabba, şarkı, rubai gibi türler dörtlük şeklinde yazılmıştır.
Bent
Üç veya daha fazla dizeden oluşan bölümlerdir.

Şiir Türleri
Şiir türleri toplam da 6 başlık içerisindedir. Bunlar;
• Lirik şiir: Düşünce ve duyguları coşkulu biçimde okura vermeyi amaçlamaktadır. En çok okunan ve tercih edilen şiir türüdür.
• Pastoral şiir: Çoban şiiri olarak bilinir. Doğa güzellikleri konu edinilir.
• Epik şiir: Kahramanlık, destan ya da savaş gibi konuları işleyen türdür. Okuyucu bu konuda şevke getirmek istenir.
• Didaktik şiir: Bilgi vermeyi amaç eder. Öğüt vermek ya da nasihat etmekte bunların içerisindedir. Duygu bakımından diğer türlere göre daha zayıftır.
• Satirik şiir: İğneleyici bir şekilde olayları anlatan şiir türüdür.
• Dramatik şiir: Tiyatrolar için kullanılan bir nevi tiyatro oyunu şiirleri olarak bilinen şiir türüdür.

Türk Şiirinde Kullanılan Nazım Türleri
İslamiyet Öncesi Türk Şiiri:
Sagu, koşuk, destan

Halk Edebiyatı Şiiri:
Aşık tarzı halk şiirinde; güzelleme, koçaklama, taşlama, ağıt
Anonim halk şiirinde; ninni, ağıt
Dini-tasavvufi halk şiirinde; ilahi, nefes, deme, nutuk
Divan Edebiyatı Şiiri:
Tevhit, münacaat, naat, mersiye, methiye, hicviye, fahriye
Şiirdeki Bazı Unsurlar
Şiirlerde söyleyici, mahlas ve tapşırma olmak üzere bazı unsurlar vardır.
Söyleyici
Her şiirde şairin belirlediği bir söyleyici vardır. Şiirde konuşan kişi ya da varlıktır. Bu kişi ya da varlık kurgusaldır. Şiir okunurken bizim ses tonumuza ve okuma tarzımıza etkide bulunarak şiiri daha etkili okumamızı sağlar.
Mahlas
Divan şairleri kendi isimlerini şiirlerde kullanmazlar kendilerine bir takma ad bulurlar ve o takma adı kullanırlar. Bu takma adlara mahlas denir. Şairler genellikle mahlaslarını son beyitte söyler.
Tapşırma
Halk şiirindeki aşıkların mahlas almalarına ve kullanmalarına tapşırma denir. Aşıklar genellikle son dörtlükte mahlaslarını kullanır.

Türk şiirinin tarihi, İslam öncesinde dinî törenlerde söylenen şiirlere kadar uzanır. İslamiyet’in kabulüyle birlikte aruz vezniyle yazılan ve kendine özgü bir benzetmeler dünyası olan Divan şiiri, edebiyat tarihimizde uzun süre varlığını sürdürür.
Hece vezniyle yazılan ve halk zevkine hitap eden halk şiiri, Türkçenin konuşulduğu bütün coğrafyalarda söylenmeye devam etmektedir. İslamiyet’le birlikte tasavvuf düşüncesinin de Türk şiirine önemli etkileri olmuş, bu düşünceleri yansıtan bir şiir geleneği de oluşmuştur.
Yaklaşık altı yüz yıl varlığını sürdüren Divan şiiri, Tanzimat Dönemi’nden itibaren yerini yavaş yavaş farklı şiir anlayışlarına bırakmıştır. Batılı şiir anlayış ve akımlarının etkisiyle yeni nazım şekilleriyle şiirler yazılmış, şiirin içeriğinde ise önemli değişimler yaşanmıştır. Şiirin içeriğini değiştiren Tanzimat şairlerinin ardından, Servet-i Fünûn Dönemi’nde şiirin estetik yapısına önem verilir.
1910’larda hece vezni, sade Türkçeyle söyleyiş ve millî konular şiire hâkim olur ve bu şiir eğilimi Cumhuriyet’in ilanından sonra da devam eder. 1940’larda şiirin dili değişmeye başlar ve sıradan insanın dertleri şiirin merkezine taşınır. Gündelik konuşma diline dayanan bu yöneliş, 1950’lerin sonuna doğru ortaya çıkan imgeci şiiri anlayışı ile etkisini kaybeder. Türk şiiri 1960’lardan günümüze hem tarih içinde kazandığı değerler hem de yenilikçi arayışlarla çok farklı ses ve söyleyişlere sahne olur.
Şiir; şekil özellikleri bakımından nazım birimi, vezin, kafiye, redif ve ses tekrarları gibi unsurların birleşmesiyle oluşur. Mecazlar, edebî sanatlar, imgeler, sembol ve imaj gibi unsurlar ise şiirin anlam katmanlarını tamamlar. Bütün bu şekil ve anlam unsurları şiir denen bütünü oluşturur ve şiir bunların bir toplamı olarak ortaya çıkar. Bu sebeple şiir denilen yapı bunlardan birisine indirgenemez.

Şiir, kendine özgü bir dili olan, kendinden başka bir başka dile de çevrilemeyen edebi türdür. Yazar Mehmet Ballı

* İzinsiz kullanılamaz