Sükut ve Eylem!
Sanki sıradan bir açılış töreni gibiydi; salonda herkes yerini almış, ön sıradaki protokolün tamamlanması bekleniyordu. Sahneden, bu fuarın anlamlı müziği; “Üsküdar’a gider iken…” diye başlayan ‘katibim’ şarkısı çalıyordu hafiften insanların kulağını okşarcasına.
Bir an da müzik durdurdu ve salona derin bir sessizlik çöktü. Kapıdan bir aydınlık belirdi loş salonu yararcasına… Meraklı bakışların döndüğü o taraftan ırmak gibi bir ığıltı geliyordu adeta peşinden ahenkle sürükledikleriyle. Önden ağır ağır yürütülen, ak saçlı, iri yarı cüsseli, ay gibi parlayan çehresiyle görünen şahsiyet o beklenen edebiyatçıydı. Herkes sessizce kalktı, ben de dimdik ayaktaydım.
Dakikalar sonra bu defa bir uğultu duyuldu aynı kapıdan ve sel gibi önüne geleni sürükleyerek ilerleyen ihtişamlı bir kalabalıktı. Atılan sloganlardan renginden hemen belliydi bu gelenlerin siyasetçiler olduğu. Bu defa birçoğu ayağa fırladı çılgınca alkışlayarak, bense saygımdan kalktım ama alkışlamadan.
Her zamanki bildik açılış törenine geçildi. Günün önemine binaen yapılan kısa bir sunuşun ardından protokol konuşmaları sıralandı.
Konuşma sırası kitap fuarının şeref konuğu olarak davet edilen, o usta edebiyatçıya gelmişti: Koluna giren iki kişinin yardımıyla ancak yürüyebilen yaşlı adam, salonu tıklım tıklım dolduran kitapseverlerin alkışlarıyla çıktı sahne merdivenlerini. Hayretli bakışların hapsinde yavaş yavaş ilerletilen adam, [aslında ne kadar da diri olduğunu az sonra kürsüde tek başına kalınca gösterecekti!] kürsünün ardına geçirilip tek başına kalınca, bu defa o, salonu boydan boya süzmeye başladı. Herkes “bu yaşta, yeni bir şey söyleyecek mi usta?” diye heyecanla beklerken, O, hiçbir şey konuşmadan bekledi, bekledi… basının ardı ardına yüzünde parlayan flaşları söndü, salon sessizliğe gömüldü! Bütün bakışlar üzerine kilitlenmiş, aradan tam 5 dakika zaman geçmiş olmasına rağmen O hâlâ kürsüde sessiz ve dimdik duruyordu!
-Duran zaman- salonundaki kalabalığın şuuru kilitledi sanki! Yanı başında bekleyen asistanı bile endişelendi ve bir ara ayağının biri gitti geldi! Elinde ki mikrofonla donakalan program sunucusunun ise yüzü kızarmıştı bu uzun suskunluğa! ama kürsüden dimdik duruşuyla adeta devleşen adam, kendisine endişe ve merakla izleyen insanları izlemeye devam ediyordu keskin bakışlarıyla. Ben,“yine usta eylemde!” diye iç geçirirken, etrafımdan kulağıma gelen; yaşı itibarıyla, “bir şey oldu galiba!” fısıltılarına ve tüm bu umutların tükenmişliğine inat, O, ne kadar da zinde olduğunu zihnini parlatarak, tok bir sesle -duran zaman-ı tekrar işletti ve insanların belleğine izanla kazıdı adeta;
“Antikapitalist, antisiyonist, antifaşist, antikomünist, antikemalist, antifiravunist görüşle selamlıyorum hepinizi!” devamında da sadece “teşekkür ederim.” Deyip sonra da dönerek asistanının gözünün içine baktı.
Konuşmasının tamamı bu kadardı. Tüm salon ayağa kalktı, bu defa onların bitmeyen alkışları ve hayran bakışları eşliğinde, dev bir uçak gibi süzülerek indi yine koluna girenlerin yardımıyla sahneden...
Aman Allah’ım, bu ne söylemdi, bu ne klâs duruş! Sözün özüyle nokta atışı yapmıştı tıpkı Üstat Necip Fazıl gibi…
Usta yazarın hemen ardından kürsüye çıkan zamanın Milli Eğitim Bakanı, bu duruştan çok etkilenmiş olacak ki, konuşmasına şu iltifatla başladı:
“61yaşındayım, ömrümün 30 yılı öğretmenlikle geçti. Hep bir şeyi merak etmişimdir; bir gün sınıfa girdiğimde, yarım saat boyunca hiç konuşmadan tahtada beklesem, sınıftaki öğrencilerin psikolojisi ne olurdu acaba? Büyük ustamız bu sessiz 5 dakika ile bize anlamlı ve hayati bir ders verdi…”
…
Bir yazar vardır, bir de usta yazar! ve dahi Şeyhül Muharrir , Sultan-ı Şuara... Hatta bunlardan da öte, öyle büyük edebiyatçılar vardır ki, fikir ve düşünceleriyle devrimlere bile ilham kaynağı, nesillere ekol olmuş dehalar... İşte, benim de böyle büyük bir edebiyatçı ile ‘anı’ yaşamama vesile; Üsküdar 1.Kitap Fuarı açılış törende, “İnsan ve Müslüman” diye anons edilen, kürsüye çıkışından inişine kadar kendi sükût ve eylemiyle bir kez daha duruşunu gösteren bu mümtena şahsiyet, dünyayı anlamlandırmaya çalışırken başvurduğumuz önemli bir entelektüel, düşünür ve dahi edebiyatımızın özgün kalemi, yaşayan en büyük ustalarımızdan biri ola ; Nuri Pakdil idi…
Mehmet Ballı | 2015
|