VEREM (TÜBERKÜLOZ)
    Bulaşıcı hastalıklar içinde en ciddi olanıdır. Sinsi bir gelişme gösterdiğinden, geç farkedilir. Erken teşhis edildiği takdirde tedavisi zor değildir. Özellikle sık hastalanan, vücut dirençleri düşük kimselerde, alkol ve uyuşturucu kullananlarda, gece eğlencelerine düşkünlükten uykusuz kalanlarda, yeterli beslenemeyenlerde, güneşten ve temiz havadan mahrum yerlerde çalışanlarda vereme yakalanma riski oldukça yüksektir. Keza, zayıf bünyeli ve asabi gençlerde -bilhassa kızlarda- bu hastalığa sık rastlanmaktadır. Tabiatta birçok tüberküloz basili bulunmakla beraber, bunlardan yalnız iki tanesi insanda hastalık yapabilmektedir.
    Tüberküloz hastalığı, belirtilerine göre, üç devrede incelenir. 
    Birinci Devre
* Tüberküloz basilleri girdikleri yerde küçük ve grimsi düğümcükler şeklinde iltihap oluştururlar. Bu iltihap düğümlerine "tüberkül" adı verilmektedir.
* Gelişen iltihap düğümleri birleşerek daha geniş bir yer kaplarlar.
* İlk yerleştikleri alanda iltihap düğümleri meydana getirdikten sonra, basiller odak noktalarından çıkarak lenf damarları yoluyla lenf boğumlarına yerleşirler. Lenf boğumlarında da iltihap düğümleri meydana geldikten sonra birinci devre sona ermiş olur.
    Belirtileri
* İltihap düğümleri teşekkül ederken hastada genel bir yorgunluk, iştahsızlık, vücut ateşinde 38 dereceye kadar yükselme, sırt ağrıları ve öksürük görülür.
    DİKKAT: Bu belirtiler "soğuk algınlığı" zannedilerek ciddiye alınmadığı takdirde; daha tehlikeli olan "ikinci devre" baş gösterir.
    Ne Yapmalı?
* Hassas ve zayıf bünyeliler bu tür belirtilerle karşılaştıkları zaman mutlaka bir doktora görünerek röntgen filmi çektirmelidirler. Zira, iltihap düğümleri (tüberküller) sadece röntgen filminde belli olurlar.
    İkinci Devre
    Birinci devrede hastalık ciddiye alınmadığı ve gerekli tedavi uygulanmadığı takdirde, vücut direncinin iyice düştüğü bir zamanda tüberküloz basilleri yerleştikleri bölgeyi ve lenf boğumlarıni terkederek bütün vücuda yayılırlar. Kan damarları ve lenf kanalları yoluyla deri, kemik, eklemler, böbrekler, bağırsaklar, gözler, beyin zarı gibi hassas bölgelere yerleşirler. Belirtileri birinci devredekine benzer şekilde kendisini gösterir.
    Vücut direncinin gücüne bağlı olarak iltihap düğümleri ya iyileşip kireçlenerek mevzi kalırlar ya da vücudu sarmaya devam ederek en tehlikeli olan üçüncü devreyi başlatırlar.
    Üçüncü Devre
* Grip ya da bronşiti andıran belirtilerle başlar.
* Yorgunluk, akşamları yükselen hafif ateş ve balgamlı öksürükle devam eder.
* Halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı, gece terlemeleri üçüncü devrenin başladığını belli eden kesin işaretlerdir.
* Balgamlı öksürük, tüberküllerin akciğerlere geçtiğini gösterir. Bir ila otuz milim genişliğinde akciğerlerin köprücük kemiği altında kalan bölgesine yerleşen iltihaplı basil düğümleri, bilahare birleşerek daha geniş alanlara yayılırlar.
* Tüberküloz basilleri genellikle tek akciğerde yerleşirler. Ancak üçüncü devrenin ilerlemesi halinde diğer akciğere de geçiş yaparak burayı da işgal ederler.
    DİKKAT: Hastanın balgamlı öksürükleri başladığı zaman tüberküloz bulaşıcılık özelliği kazanır. Tüberküloza yakalandığı anlaşılan hasta mutlaka hastahane tedavisi görmeli, eşi ve çocukları ile aynı odada yatmamalıdır.
    Ne Yapmalı?
* Çocuklarmıza daha birinci yaşında iken, hatta doktor uygun gördüğü takdirde ilk aylarda, verem (BCG) aşısı yaptırınız.
* İlk belirtileri görülür görülmez hastahaneye gidip röntgen filmi çektiriniz ve "tüberkül deneyi" yaptırınız. Deneyde sonuç negatif çıktığı ve filimde tüberkül varlığı tesbit edildiği takdirde; doktor sizi yatıracak 4 ila 9 ay müddetle tedavi edecektir.
* Hastahane tedavisinden sonra sadece tehlikeli dönem atlatılmış olacağından; tüberküloz basillerinin vücuttan tamamen atılabilmesi için tedavinin evde devam etmesi gerekecektir. İki yıl müddetle ilaç ve sağlıklı bir beslenme uygulandığı takdirde vücuda yerleşmiş olan basiller tamamen etkisiz hale getirilir. Hastalık tekrarlamaz.
* Ev tedavisi devam ederken, hasta sık sık temiz havaya çıkmalı; ruh sağlığı ve morali yerinde olmalıdır.
    TÜBERKÜLOZUN YAN ETKİLERİ
    Tüberküloza yakalanan hastanın tedavisi geciktiği durumlarda tüberküloz basilleri tehlikeli ilave hastalıklara sebep olurlar. Bunların basında "zatülcenp" gelir. Basillerin vücuda yayılıp iltihap düğümleri oluşturması sırasında kalp zarı (perikard), karın zarı (periton) ve akciğer zarı (plevra) çok kolay etkilenirler. En evvel etkileneni de şüphesiz akciğer zarıdır. Akciğer zarının tüberküloz basilleri tarafından işgal edilmesi ile ortaya çıkan hastalığa zatülcenp veya tıp diliyle "plörezi" diyoruz.
    Zatülcenbi -etkileme derecesine göre- üçe ayırıyoruz: Kuru, yaş ve iltihaplı zatülcenp.
    Kuru Zatülcenp: Tüberküloz basillerinin akciğer zarına yerleşmeleriyle birlikte; eğer vücut direnci yüksek ise iltihap yapacak fırsatı bulamazlar. Soluk alma sırasında boyun ve göğüs bölgesinde şiddetli ağrı ile kendisini belli eder. Hasta kesik kesik solur. Vücut ateşi 38 ile 39 derece arasında değişir. Tedavisi tüberkülozla beraber yürütülür. Ayrıca göğüs sargısı, termofor ve elektrikli yastık gibi usullerle göğüs bölgesi sıcak tutulur ve kuvvetlice oğulursa ağrıların hafiflemesî temin edilmiş olur. Eğer soluk alma güçlüğü ile birlikte öksürük de başlarsa; öksürük için ilaç alınabilir.
    Yaş Zatülcenp: Vücut direnci yeterli olmadığı durumlarla "kuru zatülcenp" gelişerek akciğer zarı arasında su toplanmasına sebep olur. Sıvı birikmesi fazla olduğu takdirde, hasta soluk alırken göğsüne çivi batıyormuş gibi acı duyar. Bu sebeple ağrı duyduğu tarafın tersine yatar. Aşırı terleme ve idrarda azalma görülür. Öksürük sırasında balgam çıkaramadığı için boğazda gıcıklanma olur. İki veya üç hafta müddetle 40 dereceye varan ateş yapar. Mutlaka doktor kontrolünde tedavi edilmesi gerekir.
    İltihaplı Zatülcenp (Amfiyem): Yaş zatülcenbin ilerlemiş halidir. Akciğer zarı arasında biriken sıvı iltihaplandığı zaman bronşları patlatacak tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Bu sebeple, akciğer zarında toplanan sıvının özel tıbbî usullerle alınması gerekir.