6- Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar başka; onlar için kesintisi olmayan bir ecir vardır.(5)
7- Öyleyse bundan sonra, hangi şey sana dini yalanlatabilir?(6)
8- Allah (c.c.) da, hükmedenlerin hakimi değil midir?(7)
AÇIKLAMA
5. "Esfel-i Safilin"den kasıt olarak insanın yeteneklerini kaybettiği yaşlılık halindeki durumlarına göre mükafatlandırılacaklardır. İyilik yapamadıkları yaşlılık günleri nedeniyle mükafatlarında hiçbir eksiklik de olmayacaktır. "Esfel-i Safilin"den teki durumlarına göre mükafaatlandırılacaklardır. İyilik yapamadıkları yaşlılık günleri nedeniyle mükafaatlarında hiçbir eksiklik de olmayacaktır. "Esfel-i Safilin"den cehennemin en kötü yerine sevkedilecekleri sonucunu çıkaran müfessirler de şu anlamı beyan etmişlerdir: İman ederek salih amel işleyenler bundan müstesnadır. Onlar bu dereceye sevkedilmeyecektirler. Ancak her iki manada da, ceza ve mükafaatı isbat etmek için istidlal olma yönünden ayet ile hiçbir ilgisi yoktur. Bize göre ayetin doğru anlamı şudur: Genel bir gözleme göre bir insanlık cemiyetinde bir kimsenin ahlaki bakımdan alçalması ve en düşük seviyeye ulaşması gibi Allah'a, ahirete ve risalete iman ederek hayatı boyunca salih amel işleyenler bu aşağı düşüşten kurtulurlar bu dereceye sevkedilmeyecektirler. Ancak her iki manada da, ceza ve mükafaatı onlar "sonsuz mükafata" layık olacaklardır. Yani öyle bir mükafat ki, onların hakettiklerinden az olmayacak ve sonu gelmeyecektir.
6. Bu ayetin diğer tercümesi şöyle olabilir: Ey insan! bundan sonra ceza ve mükafaatı yalanlamak için hangi şey seni teşvik ediyor? Her iki şekilde maksat aynıdır. Yani insanlık toplumunda açıkça görülmektedir ki, en güzel şekilde yaratılmış olan insanlardan bir güruh ahlaki bakımdan en alçak seviyeye düşer ve diğer bir güruh da iman ve amel-i salih dolayısıyla bu düşüşten kurtulur? Kendisinden beklenen "en güzel yaratılış" üzerinde kaim olur. Bundan sonra ceza ve mükafatı nasıl yalanlayabilirsiniz?
Gerçekten bu iki tip insanın sonunun aynı olacağını aklınız kabul ediyor mu? Esfel-i safiline düşenlere hiçbir ceza verilmemesi, ondan kurtulup salih amel işleyenlere de mükafaat verilmemesi adalete uygun mudur? Aynı nokta Kur'an'ın diğer bir yerinde şöyle buyurulmuştur: "Öyle ise Müslümanları suçlu günahkar olanlar gibi (eşit) kılar mıyız? Size ne oluyor? Nasıl hüküm veriyorsunuz? (Kalem 35, 36) "Yoksa kötülüklere batıp yara alanlar, kendilerini iman edip de salih amellerde bulunanlar gibi kılacağımızı mı sandılar? Hayatları ve ölümleri de bir mi (olacak) ? Ne kötü hüküm veriyorlar." (Casiye 21)
7. Yani sen küçük hükümdarların bile adaletle muamele etmelerini, suçlulara ceza vermelerini, iyi iş yapanlara mükafat vermelerini istiyorken; Allah (c.c.) hakkında nasıl yanlış bir zan besliyorsun? Oysa Allah, o hükümdarlardan daha büyük bir hükümdar değil midir? Eğer Allah'ı en büyük hükümdar kabul ediyorsanız O'nun adalet etmeyeceğini nasıl düşünebilirsiniz? O'ndan iyiye de kötüye de aynı muameleyi yapmasını bekliyorsunuz. Bu dünyada en kötü iş işleyen ile en iyi iş işleyen aynı şekilde toprak olacaklar diye, hiç kimseye kötü amellerinin cezası ya da iyi işlerinin mükafatının verilmeyeceğini mi sanıyorsunuz?
İmam Ahmed, Tirmizî, Ebu Davut, İbn Münzir, Beyhakî, Hakim ve İbn Merduye, Ebu Hureyre'den şöyle nakletmişlerdir: "Rasulullah şöyle buyurdu: "Sizden kim "Tin" suresini okursa "eleysallahu bi ahkâmi'l Hâkimin'e" geldiğinde, "Bela ve ene alâ zalike mineşşahidin" (Evet, ben buna şehadet edenlerdenim) desin." Bazı rivayetlerde Rasulullah bu ayeti okuduktan sonra, "Subhaneke fe belâ" diyordu.
TİN SURESİNİN SONU