7- Şüphesiz, size vadedilmekte olan (2) gerçekleşecektir.(3)
8- Yıldızlar 'örtülüp (ışıkları) silindiği zaman,(4)
9- Gök yarıldığı zaman(5)
10- Dağlar, kökünden sökülüp savurulduğu zaman,
11- Ve peygamberler de (şahidlik için) belli bir vakitte getirildiği zaman(6)
AÇIKLAMA
2. İkinci olarak da bu mefhum "korkutulduğumuz şey" olabilir. Bundan maksat, kıyamet ve ahirettir.
3. Burada kıyametin vukubulması için beş şeye yemin edilmiştir. Birincisi, peşpeşe ve iyilik için gönderilenlere, ikincisi, şiddetli esenlere, üçüncüsü, yayayanlara, dördüncüsü, ayıran, parçalayana; beşincisi, hatırlamayı ilka edene. Bu ifadelerde sıfatlar beyan edilmiş, ancak neyin sıfatları olduğu açıklanmamıştır. Bu nedenle müfessirler arasında bu beş sıfatın aynı veya ayrı ayrı şeyler olduğu, ya da o şey veya şeylerin neler olduğu konusunda ihtilaf vardır. Bir grup şöyle diyor: "Bu beş şeyden kasıt rüzgardır." Diğer bir grup: "Bunlar meleklerdir" diyor. Üçüncü bir grup: "İlk üçten kasıt rüzgar, diğer ikisinden kasıt meleklerdir." diyor. Dördüncü grup: "İlk ikiden kasıt rüzgar, diğer üçünden kasıt meleklerdir." diyor. Bir görüş de: "Birinciden kasıt rahmet melekleri, ikinciden kasıt azab melekleri ve diğer üçten kasıt Kur'an'ın ayetleridir" diyor. Bizim görüşümüz, dikkat edilmesi gereken ilk noktanın, cümlenin gelişinde sıfatların arka arkaya ve arada hiç boşluk olmadan beyan edilmiş olmasıdır. Bir şeyin sıfatı bitip diğeri başlamamıştır. Bu nedenle, sadece kıyasa dayanarak bu sıfatlar hakkında, değişik şeylere yemin edildiğini söylememiz doğru olmaz. Bu söz dizimi bütün ibarenin sadece bir şeyin sıfatı olduğunu aksettirir. Kur'an-ı Kerim nerede bir gayri mahsusa (görünmeyen, hissedilmeyen) gerçek hakkında şüpheye düşenlere karşı bazı şeylere yemin etmişse, bu delil getirmek içindir. Yani, bir gayri mahsus şeyi ispatlamak için bir diğer gayri mahsus şeyin delil olarak ileri sürülmesi doğru olmaz. Bir gayri mahsus gerçeğin ispatlanması için bir mahsus (görünen) şeyin ileri sürülmesi daha uygun olur.
Bu nedenle benim görüşüm, söz konusu sıfatlardan kasıt rüzgarlardır. Bu beş sıfattan maksat meleklerdir diyen tefsir de doğru değildir. Çünkü melekler de kıyamet gibi gayri mahsustur.
Şimdi kıyametin vukuu hakkında rüzgarların nasıl delil olabileceğini düşünelim. Yeryüzünde hayvan ve bitki hayatının mümkün olabilmesinin en önemli sebebi havadır. Her çeşit hayatın özellikleri kendi kendine bir Kadir-i Mutlak, Hikmet sahibi Sanatkâr'ın bu dünyada hayatı meydana getirmeyi irade etmesi sonucu ve yaşayan mahlukatın varlığını devam ettirebilmesi için gerekli olan her şeyi yaratmış olduğuna; ayrıca yaratıkların ihtiyacına göre meydana getirdiğine şehadet eder. Allah bu dünyayı hava ile örtmüş ve kendi hikmet, kudreti ile bu rüzgarlara sayısız keyfiyet vermiştir. İşte bu nizam milyonlarca yıldan beri devam etmektedir. Bundan dolayı mevsimler değişir. Hava, bazı zaman sıkıntılı, bazı zamanda serin rüzgarlıdır. Bazı zaman sıcak, bazı zaman serttir. Bazen bulutları getirir, bazen de götürür. Bazen çok serin hava, bazen de şiddetli tufan olur. Kimi zaman yağmur yağar, kimi zaman da kıtlık meydana gelir. Kısacası hava, çeşitli şekillerde eser ve rüzgar belli bir maksadı yerine getirir. Bu nizam Allah Teâlâ'nın galip kudretinin ispatıdır. Eğer hava olmasa idi bu dünyada hayat diye bir şey olmazdı. Bu nizam aynı zamanda, Allah'ın onu yok edebileceğinin ve yok ettikten sonra yine aynı kemal düzeyinde ve hikmete dayalı olarak var edebileceğinin ispatıdır da. Ancak ahmak bir insan bütün sistemin ve nizamın eğlence olduğuna karar verebilir ve onu amaçsız sayar. Böyle hayret verici nizam karşısında insan o kadar çaresizdir ki, o kendi yararı için istediği zaman rüzgar estiremez ve kendisi için felaket olan tufanı da önleyemez. O ne kadar da utanmaz, şuursuz, inatçı olursa olsun rüzgarlar kimi zaman ona, her şeyin üstünde kahhar bir iktidarın hüküm sürmekte olduğunu hatırlatır. Bu iktidar, hayatın en büyük kaynak yeri olan rüzgarları isterse rahmetine, isterse felaketine sebep kılar. İnsan O'nun bu kararını önlemek gücüne sahip değildir. (Bkz. Zariyat an: 1-4)
4. Yani, Nuru kaybedecekler ve onlar için aydınlık kaybolacaktır.
5. Yani, şimdi kaim olan ve bu nedenle yıldız ve gezegenlerin kendi yörüngesinde hareket ettiği; kainatın da herşeyi kendi sisteminde tuttuğu bu nizam bozulacak ve herşey yerinden kopacaktır.
6. Kur'an-ı Kerim'de pekçok yerde, Allah'ın haşr meydanında bütün insanları kendi huzurunda toplayıp her kavmin peygamberini şahit olarak çağıracağı ve Allah'ın mesajının insanlara ulaşıp ulaşmadığına şehadet ettireceği beyan edilmiştir. Sapık ve suçlu olanların karşısında Allah ilk olarak peygamberleri şahit gösterecek ve en büyük hücceti bu olacaktır. Böylece, sapıklığa düşmelerinin nedeninin kendileri olduğu açığa çıkacaktır. Allah'ın onlara bunu haber verdiği de ispatlanacaktır. (Mesela bkz. Araf 172-173, an: 134-135, Zümer 69, an: 80, Mülk 8 an: 14)