8- Kendileri, ona karşı duydukları sevgiye rağmen (11) yemeği, yoksula, yetime ve esire (12) yedirirler.(13)
9- "Biz size, ancak Allah'ın yüzü (rızası) için yedirmekteyiz; sizden ne bir karşılık istiyoruz, ne de bir teşekkür.(14)

AÇIKLAMA

11. Metinde geçen "alâ hubbihi" cümlesindeki "hubbihi"nin zamirinin merciinin, birçok müfessir "yemek" olduğuna karar vermiştir. Manasını da şöyle açıklamıştır: "kendisi o yemeği sevdiği halde ve ona muhtaçken başka ihtiyacı olanlara verir." İbn Abbas ve Mücahid bunun anlamının "fakirlere şevkle yemek yedirir" demek olduğunu söylemişlerdir. Fudayl bin İyaz ve Ebu Süleyman ed-Daranî ise "o, bunu, Allah sevdiği için yapmaktadır" demişlerdir. Buna göre de bir sonraki "biz Allah'ın rızasını kazanmak için yedirmekteyiz" sözü bunu teyid etmektedir.
12. Eski zamanlarda, esirlerin zincirler içerisinde hergün sokaklarda dilenerek kendilerini doyurmaları bir gelenek idi. Sonra İslâmî yönetim gelince bu yasaklanmıştır. (Kitabu'l-Harac, Ebu Yusuf, s. 150) Bu ayetteki esirlerden kasıt her esirdir. Kafir veya müslüman, harb esiri veya herhangi bir suçtan dolayı mahkum olmuş olabilir. Esir olduğu için ona yemeği temin ediliyor veya edilmiyor ya da o dilenerek karnını doyuruyor.Her halükarda böyle kendi gayretiyle rızkını kazanamayan çaresiz bir insana yemek yedirmek bir iyiliktir.
13. Bir fakire yemek yedirmek bir ihsan, bir iyilikse bunun gibi diğer hacetlerini de gidermek aynı şekilde iyiliktir. Mesela muhtaç olana giysi temin etmek, hastaya ilaç temin etmek, borçlu bir insana darda olsa da olmasa da yardım etmek, yemek yedirmek bir misal olarak verilebilir. Her ihtiyaç sahibinin o ihtiyacını gidermek bir iyiliktir.
14. Bir kimse bir fakire yemek verirken lisan ile bunu söylemesi şart değildir. Kalben söyleyebilir. Allah indinde onu lisan ile söylemek veya kalben söylemek aynı şeydir. Ama burada, lisan ile söylemek; yardım edilen kimsenin kendisinden bunun karşılığında bir şey beklenmediğini belirtmek ve rahatça yiyebileceği hususunda bir güven vermek içindir.