35- Öyleyse, Müslümanları suçlu-günahkâr olanlar gibi (eşit) kılar mıyız?
36- Siz ne oluyor? Siz nasıl hüküm veriyorsunuz?(20)
37- Yoksa sizin (elinizde) ders okumakta olduğunuz bir kitap(21) mı var?
38- İçinde, siz neyi seçip-beğenirseniz, mutlaka sizin olacak, diye.
39- Yoksa sizin için üzerimizde kıyamete kadar sürüp gidecek bir yemin mi var ki siz ne hüküm verirseniz o, mutlaka sizin kalacak, diye.
40- Onlara sor: "Onlardan hanginiz bunun savunuculuğunu yapacak?"(22)
41- Yoksa onların ortakları mı var? Şu halde eğer doğru sözlü kimselerse, ortaklarını da getirsinler.(23)
42- Ayağın üstünden (örtünün) açılacağı(24) ve onların secdeye çağrılacakları gün, artık güç yetiremezler.
43- Gözleri 'korkudan ve dehşetten düşük,' kendilerine de zillet sarıp-kuşatmış. Oysa onlar, (daha önce) sapasağlam iken secdeye davet edilirlerdi.(25)

AÇIKLAMA

20. Allah'ın, itaatkâr kulları ile günahkar, suçlu kulları arasında bir tefrik yapmaması mantığa aykırıdır. Bu alemin yaratıcısı olan Allah'ın, kimin O'na itaat edip kötülüklerden kendini sakındırdığını ve kimin de O'ndan korkmadan suç işlediğini, zulüm yaptığını görmeyen kör bir hükümdar gibi olduğu nasıl zannedilebilir. Sen ahlak ve amel bakımından bir fark gözetmeden ehli imanın yoksul haliyle, kendi müreffeh halini nazarı itibara alıp Allah'ın bu itaatkar kullarına suçlu gibi davranacağına ve sizin gibi günahkarlara da cenneti bağışlayacağına düşünmeden karar veriyorsunuz.
21. Yani, Allah'ın gönderdiği kitap.
22. Burada "Zaîm" kelimesi kullanılmaktadır. Arapça'da bu kelime, başkasına kefil olan, zimmetini alan, bir topluluğa sözcülük eden kimse anlamlarına gelmektedir. Yani, bunlardan daha ileri giderek onun Allah'tan bir vaad aldığını iddia ediyorsunuz.
23. Siz kendi kendiniz hakkında hüküm vermektesiniz. Bunların hiçbir temeli yoktur. Akıl ve mantığa terstir. Üstelik, Allah'ın gönderdiği hiçbir kitaptan da bir delil gösteremezsiniz. Hiç biriniz Allah'ın böyle bir vaadde bulunduğunu iddia edemez. Öte yandan sizin mabud kabul ettikleriniz de sizi Cennete sokacaklarına dair bir garantide bulunamıyorlar. O halde bu yanlış fikirleri nereden alıyorsunuz.
24. "" bacakların açıldığı, yani işlerin güçleştiği zaman Sahabe ve Tabiinden bir cemaat bunun bir deyim olarak kullanıldığını söylemişlerdir. Zor duruma düşen bir kimse için Arapça'da "keşfisak" da denilmektedir. Hz. Abdullah bin Abbas bu manada olduğunu rivayet ederek Arap edebiyatından getirdiği bazı delillerle bunu tekid etmektedir. Başka bir görüşe göre ise, İbn Abbas ve Rübey bin Enes'ten "Keşfisak"tan muradın "hakikatın üzerinden perdenin kalkması" olduğu rivayet edilmiştir. Bu yoruma göre mana şöyle olmaktadır: "O gün bütün hakikatler açığa çıkınca herkesin yaptığı ortaya çıkacaktır."
25. Yani, Kıyamet günü kim Allah'a ibadet edenlerdendi ve kim de onu inkar edenlerdendi, açıkça ortaya çıkacaktır. Bu iş için herkesin Allah'ın önünde secdeye kapanması istenince dünyadayken ibadet edenler hemen secde edecekler, oysa dünyadayken inkar edenlerin belkemikleri kaskatı kesilerek kilitlenecek ve onlar secdeye gidemiyecekler, zelil ve pişman olarak ayakta kalacaklardır.