2- Sonra (üç iddet bekleme) sürelerine ulaştıkları zaman, artık onları maruf (bilinen güzel bir tarz) üzere tutun, ya da maruf üzere onlardan ayrılın.(6) İçinizden adalet sahibi iki kişiyi de şahid yapın.(7) Şahidliği Allah için dosdoğru yerine getirin. İşte bununla, Allah'a ve ahiret gününe iman edenlere öğüt verilir.(8) Kim Allah'tan korkup-sakınırsa, (Allah) ona bir çıkış yolu gösterir;(9)

AÇIKLAMA

6. Yani bir veya iki talak verdikten sonra, iddet süresi sona ermeden kadını hâlâ eşiniz olarak alıkoyacak mısınız, koymayacak mısınız karar verin. Onun iddetini lüzumsuz yere, sırf ona eziyet vermek için uzatmayın. Şayet kesin surette ayrılmak istiyorsanız, kavga gürültü etmeden güzellikle ayrılın, mehrinizden bir miktar kalmış ise eğer, onu ödeyin ve gücünüz yetiyorsa, Bakara: 240'da buyurulduğu gibi, boşanma nedeniyle ona bir şeyler verin." (İzah için bkz. Ahzab an: 86)
7. İbn Abbas'a göre, bununla talak verirken de, rücu ederken de şahit tutmak kastolunmaktadır. (İbn Cerir) Hz. İmran bin Hüseyin, karısını boşayıp sonra da rücu eden bir adamın, "Karımı boşarken de, ona dönerken de şahit tutmadım" demesi üzerine, ona "Sen karını boşarken de, ona dönerken de sünnete aykırı davrandın. Talak verirken ve rücu ederken şahit tutun.
Bundan sonra sakın böyle yapma" demiştir. (Ebu Davud, İbn Mace) 4 mezhebin fakihleri de, talak ve rücu hususunda, bunların sıhhati için şahitin gerekli olmadığı konusunda ittifak etmişlerdir. Şahitlik hükmü, tarafların söylediklerini inkâr etmeleri halinde meseleyi halletmek kolay olsun ve şüphe kapısı kapansın diye ihtiyaten konulmuştur. Bu tıpkı Bakara Suresi'ndeki "alış veriş yaptığınızda şahit tutun" ayeti gibidir. Oysa buradaki şahit zorunlu değildir. Yani şahit olmadığı takdirde alışveriş geçersiz sayılmaz. Ancak bu ihtilafa kapı açılmaması için hikmetli bir tavsiyedir. Dolayısıyla Talak ve Rücu hususunda da en doğru yol buysa da geçersiz sayılacağı anlamına gelmez. Ancak her fiil için ihtiyaten iki adil şahit tutmanın daha iyi olacağı muhakkaktır.
8. Bu ibareden anlaşıldığına göre, yukarıdaki ifadeler bir kanun değil, bir tavsiye niteliği taşımaktadırlar. Sünnet'e uygun olmayan bir şekilde boşanan bir kimse, iddet süresini hesaplamayıp, karısını evden atsa, iddet bitimine doğru sırf hanımına eziyet etmek için rücu etse, ayrılırken kavga çıkarsa, talak ve rücu sırasında, ayrılırken şahit tutmamış olsa, yine de onun talak, rücu ve tavsiyelerine karşı davranmış olması, onun kalbinde Allah'a ve ahirete, doğru bir şekilde iman etmediğinin açık delilleridir. O bundan dolayı öyle davranmıştır. Oysa samimi bir mümine bu tür davranışlar yakışmaz.
9. Siyak ve sibak içinde değerlendirildiğinde, Allah'tan korkarak davranmanın, burada, sünnete uygun boşanmak, iddet süresini düzenlice hesaplamak, kadını evden atmamak, kadına eziyet etmek için rücu etmeyi geciktirmemek, ayrılmak gerektiğinde güzelce ayrılmak, talak, rücu ve ayrılma sonrasında iki adil kişiyi şahit tutmak demek olduğu anlaşılmaktadır. Allah'tan korkarak bu şekilde davranan bir kimse için Allah elbette kolay bir yol çıkarır. Bundan, Allah'tan korkmadan bu hususta dilediği gibi davranan bir kimseye, Allah'ın birçok zorluklar yaratacağı ve onun bir çıkış yolu bulamayacağı anlaşılmaktadır.
Bu ifade üzerine düşünülecek olursa, Talak-ı Bid'î'yi, bir temizlik döneminde birden fazla talak vermeyi veya 3 talak birden vermeyi geçersiz sayan kimselerin görüşlerinin sahih olmadığı anlaşılır. Çünkü Bid'î Talak geçersiz olsaydı eğer, bunca problemin meydana gelmesi anlamsız olurdu. Nitekim Bain Talak, Bid'î Talak sayılsaydı, o takdirde bir çıkış yolu gerekmeyecekti. Peki o halde burada vurgulanmaya gerek görülen zorluk nedir?