57- Ben, onlardan bir rızık istemiyorum ve ben, onların beni doyurup-beslemelerini de istemiyorum.(54)
58- Hiç şüphesiz, rızık veren, O, metin kuvvet sahibi olan Allah'tır.(55)
59- Artık gerçekten, zulmedenler(56) için, (geçmişteki) arkadaşlarının günahlarına benzer bir günah vardır. Şu halde acele etmesinler.(57)
60- Kendilerine va'dedilen o (azab) günlerinden dolayı vay o küfretmekte olanlara.
AÇIKLAMA
54. Yani, "Benim cin ve insanlara hiçbir ihtiyacım yoktur. Bana ibadet edip etmemeleri Uluhiyetimi etkilemez. Ancak, ibadet etmek insanın fıtratının gereğidir. Çünkü insan Rabbine ibadet etmek için yaratılmıştır ve fıtratının aksine davranması kendi zararınadır."
"Ben onlardan rızık istemiyorum. Beni beslemelerini de istemiyorum," şeklindeki bu ifadede çok latif bir işaret mevcuttur. Allah'tan yüz çevirenler, başkalarına ibadet etmektedirler, ama kainatta Allah'ın dışındaki tüm sahte ma'budlar kendilerine ibadet edenlere muhtaçtırlar. Bu sahte ma'budlar kullarına rızık veremedikleri gibi, üstelik onlar tarafından korunurlar. Şayet kulları onlara ibadet etmekten vazgeçerlerse, onca şan ve şevketlerinden eser kalmaz. Tek ve gerçek ma'bud Allah'tır. O kendi kuvvetiyle kaimdir. O kullarına muhtaç değildir. Bilakis herşeyi O kullarına ihsan eder.
55. "Metîn", sağlam, sarsılmayan demektir.
56. Buradaki "zulüm" ile doğruyu ve hakikati çiğnemek ve fıtratı bozmak kastedilmektedir. "Zulmedenler" ise, siyak ve sibaktan da anlaşıldığı gibi, Allah'tan başkasına kulluk edenler, ahireti inkar edip dünyada sorumsuzca yaşayarak hiç hesaba çekilmeyeceğini sananlar ve kendilerine hakikatlerden haber vermeye çalışan peygamberleri yalanlayanlardır.
57. Bu ayet, "Kıyamet nerede kalmış, niçin gelmiyor?" diyenlere verilmiş bir cevaptır.
ZARİYAT SURESİNİN SONU