35- Bu arada, mü'minlerden orda kim varsa çıkardık.(33)
36- Ne var ki, orda müslümanlardan olan bir evden başkasını da bulmadık.(34)
37- Ve orada, acıklı bir azabdan korkanlar için bir ayet bıraktık.(35)
AÇIKLAMA
33. Hz. İbrahim'in (a.s) yanından bu meleklerin nasıl Hz. Lut'un (a.s) yanına ulaştığı ve orada onlarla Lut kavmi arasında neler geçtiğinin anlatılması terkedilmiştir.
Bu açıklamalar Hud, Hicr, Ankebut surelerinde geçmiştir. Burada sadece o kavme azap nazil olduğu sıradaki son vakit anlatılmaktadır.
34. Yani bütün kavmi içinde ve onların yaşadığı topraklarda iman ve İslam ışığının bulunduğu bir tek ev vardı. O da sadece Lut'un (a.s) evi idi. Gerisi, bütün topluluk olarak azgınlık, sapıklık ve fısku fücur içinde idi. Baştan başa memleketleri pislikle dolu idi. Bu bakımdan Allah Teala, o tek evin insanlarını çıkararak kurtardı, ondan sonra da o günahkar kavmin hiçbir ferdinin kurtulamadığı felaketi o memlekete indirdi.
Bu ayetle üç önemli konu açıklanmaktadır:
1) Allah Teala'nın ceza kanunu bir topluluk içerisinde az miktarda da olsa iyilik bulunduğu müddetçe o topluluğun tamamen imhasına hükmetmez. Kötü insanların çoğunluğu karşısında kötülüğü durdurmaya iyilik yoluna çağırmaya çalışan küçük bir topluluk bulunduğu müddetçe Allah Teala o kavme yaşama fırsatı verir ve hayırdan tamamen kopmadıkları için yaşama mühletini uzatır; ama bir toplum, içinde tuz kadar bile iyilik ve hayır kalmamış hale gelmişse, bu durumda Allah'ın kanunu şudur: Birkaç iyi insan memleketlerindeki kötülüğe karşı uğraşa uğraşa yorularak aciz ve güçsüz kalmışlarsa onları her nasıl olurlarsa olsun, Allah kendi kudreti ile çıkararak kurtarır ve diğer insanlara da akıllı bir mal sahibinin kirlenmiş ve çürümüş meyvelerine yaptığını yapar.
2) "Müslüman" sadece Hz. Muhammed'e tabi olan ümmetin adı değildir. Ondan önceki bütün peygamberler ve onlara tabi olanlar da müslümandı. Onların dini, İbrahim dini, Musa dini, İsa dini gibi ayrı ayrı değildi. Onların hepsi Müslüman idi, dinleri de İslam'dı. Kur'an-ı Kerim'de bu gerçek hiçbir şüpheye yer kalmayacak şekilde yer yer açıkça anlatılmıştır. Örnek olarak aşağıdaki ayetlere bakınız. Bakara: 128, 131, 132, 133, Al-i İmran: 67, Maide: 44, 111, Yunus: 72, 84, Yusuf: 101, A'raf: 126 ve Neml: 31, 42, 44.
3) "Mü'min" ve "Müslim" kelimeleri bu ayette tamamen aynı mânâda kullanılmıştır. Bu ayet Hucurat Suresi'nin 14. ayetiyle bir arada okunursa "Mü'min" ve "Müslim" Kur'an-ı Kerim'in iki ayrı deyimidir, diye iddia eden ve her yerde kendi ayrı mânâlarında kullanıldığını "Müslüman" kelimesinin iman etmeden sadece dış görünüşü ile İslam dairesi içine giren kişiye dendiğini savunan kimselerin hataları apaçık görülmektedir. (Daha geniş bilgi için bakınız: Hucurat an: 31)
35. Bu işaretten maksat Ölü Deniz (Lut Gölü) dir. Bu gölün güney kısmı bugün bile büyük bir felâketin izlerini taşımaktadır. Eski eserlerin uzman araştırıcılarına göre, Lut kavminin büyük şehri, şiddetli depremden dolayı yer altına gömülmüş, üzerine de Lut gölünün suları basmış olacak. Çünkü bu gölün "Ellisan" adındaki yarımada görünümündeki bölümü güneyde bulunmakta ve açıkça daha sonra meydana geldiği anlaşılmaktadır. Eski Lût gölünün bu yarımadanın kuzeyine kadar görülen tarihi kalıntıları, güneyde bulunan tarihi kalıntılardan çok farklıdır. İşte bundan dolayı önceleri güney kısmının bu göl yüzeyinden yüksekte olduğu, daha sonra herhangi bir zamanda batarak o gölün altına gömüldüğü tahmin edilmektedir. Batma zamanı da Milattan aşağı yukarı ikibin sene önce olduğu anlaşılmaktadır. Bu da tarih olarak Hz. İbrahim ve Hz. Lût'un devirleridir.
1965 yılında eski eser araştırıcılarından ABD'den bir heyet "Ellisan"da içinde yirmibinden fazla kabrin bulunduğu bir mezarlık bulmuşlardır. Bundan da oranın yakınında mutlaka büyük bir şehrin vaktiyle kurulmuş olduğu tahmin edilmektedir. Fakat birarada bu kadar büyük bir mezarlığın kurulmasına sebep olan herhangi bir şehrin kalıntılarına civarda rastlanmamıştır. Bundan da mezarlığı bu olan şehrin, gölde battığı tahmini kuvvet kazanmaktadır. Gölün güney bölgesindeki yerlerde şu anda bile her tarafta felâketin kalıntıları vardır. Toprak içinde madeni eşyalar ve bol miktarda tabii gaz bulunması göz önüne alınarak bir vakitler yıldırımların düşmesinden veya depremlerin çıkarttığı lavlardan dolayı burada bir cehennem halinin yaşandığı tahmin edilmektedir. (Bkz. Şuara an: 114)