33- Eğer insanlar (Allah'a karşı isyanda birleşip) tek bir ümmet olacak olmasaydı, Rahmana (Allah'a karşı) küfredenlerin evlerine gümüşten tavanlar (33) ve üzerinde çıkıp-yükselecekleri merdivenler yapardık.
34- Evlerine kapılar ve üzerinde yaslanıp-dayanacakları koltuklar,
35- Ve (daha nice) çekici-süsler (de verirdik) . Bütün bunlar, yalnızca dünya hayatının metaıdır. Ahiret ise, senin Rabbinin katında muttakiler içindir.
36- Kim Rahman (olan Allah) ın zikrini(34) görmezlikten gelirse, biz, bir şeytana onun 'üzerini kabukla bağlattırırız'; artık bu, onun bir yakın-dostudur.
37- Gerçekten bunlar (bu şeytanlar) , onları yoldan alıkoyarlar; onlar ise, kendilerinin gerçekten hidayette olduklarını sanıp-sayarlar.
38- Sonunda bize geldiği zaman, der ki: "Keşke benimle senin aranda iki doğu (doğu ile batı) uzaklığı olsaydı. Meğer ne kötü yakın-dost(muşsun sen) ."
39- (Bu söylenmeleriniz,) Bugün size kesin olarak bir yarar sağlamaz. Çünkü siz zulmettiniz. Şüphesiz siz azabta da ortaksınız.(35)
40- Öyleyse sağır olanlara sen mi dinleteceksin veya kör olan ve açıkça bir sapıklık içinde bulunanı hidayete erdireceksin?(36)
41- Şu halde biz seni alıp-götürürsek, elbette onlardan intikam alacağız,
42- Ya da kendilerine va'dettiğimiz şeyi onlara gösteririz ki, biz gerçekten onların üstünde güç yetirenleriz.(37)

AÇIKLAMA

33. Yani, altın ve gümüş gibi metaları büyük nimetler olarak nitelemekte ve onlara hayranlık duymaktadırlar. Oysa bunlar, Allah indinde bir değer ifade etmezler. Nitekim insanlar, küfre meyyal bir zihniyet taşımamış olsalardı, biz onlara altın ve gümüşten yapılmış evler verirdik. Ancak bunlara sahip olmak, insanın şerefli ve temiz bir ruh taşıdığına delil değildir. Çünkü bu gibi metalara (altın, gümüş) sahip olanların içinde pislikleri tüm dünyayı kirletecek derecede olan habis ruhlu insanlar da bulunuyorlar. Ama yine de sizler, bunlara sahip olmayı, kişinin yüceliğine delil kabul ediyorsunuz.
34. Bu ifade, güneş anlamına gelmektedir. "Rahman'ın zikri" ise, Allah'ı hatırlamak demektir. Ayrıca, Allah'dan nazil olan kitab (Kur'an) olarak da anlaşılabilir.
35. Yani, sizi yoldan saptıranlara ceza vermemizin, sizlere bir yararı olmaz. Çünkü sizler de aynı cezaya çarptırılacaksınız.
36. Yani, "Ey Muhammed! Kim senin çağrına kulak veriyor ve gerçeği anlamaya istek duyuyorsa, ona tebliğ et. Görmek istemeyen körlere veya işitmek istemeyen sağırlara üzülme. Çünkü onlar, Allah'ın azabına uğramak için ellerinden geleni yapmaktadırlar."
37. Bu ayetin anlamını daha iyi kavrayabilmek için, o dönemde Mekke'de olup bitenleri gözönüne getirmek gerekir. O dönemde kafirler, Hz. Peygamber'i (s.a) ortadan kaldırabilmek için gece gündüz planlar kurmakla meşguldüler. Kafirler, Rasulüllah'ı öldürebildikleri takdirde, dertlerinin sona ereceğini sanıyorlardı. Bu nedenden ötürü Allah, Hz. Peygamber'e (s.a.) hitap etmek suretiyle "senin hayatta kalıp kalmaman kafirlerin başlarına gelecek olanları değiştirmez. Şayet sen yaşarsan, o takdirde onların feci akibetlerini bizzat görürsün. Yoksa, eğer vefat edersen, onlar, yine bu yaptıklarının kötü sonuçlarıyla karşı karşıya geleceklerdir." diye buyurulmaktadır.