18- Onları, yaklaşmakta olan güne karşı uyarıp-korkut; (30) o zaman yürekler gırtlaklara dayanır, yutkunur dururlar. Zalimler için ne koruyucu bir dost, (31) ne de sözü yerine getirebilir bir şefaatçi yoktur.(32)
19- (Allah,) Gözlerin hainliklerini ve göğüslerin saklamakta olduklarını bilir.
20- Allah hak ile hükmeder. Oysa O'nu bırakıp tapmakta oldukları ise, hiç bir şeye hükmedemezler. Şüphesiz Allah, işitendir, görendir.(33)
21- Onlar, yeryüzünde gezip-dolaşmıyorlar mı ki, böylece kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını bir görsünler. Onlar, kuvvet ve yeryüzündeki eserleri bakımından kendilerinden daha üstün idiler. Fakat Allah, onları günahları dolayısıyla (azabla) yakalayıverdi. Onları Allah'tan bir koruyacak olan da bulunmadı.
22- Çünkü gerçekten onlar, peygamberleri kendilerine apaçık belgeler getirirdi;(34) fakat onlar küfre sapmışlardı. Bu yüzden Allah, onları (azabla) yakalayıverdi. Şüphesiz O, kuvvetli olandır, cezalandırması da şiddetlidir.
AÇIKLAMA
30. Kur'an, tekrar tekrar insanlara, "Kıyamet uzak değil yakındır ve her an gelebilir" diye hatırlatmada bulunmaktadır. Örneğin bir yerde "Allah'ın emri geldi. Artık onu acele istemeyin." (Nahl: 1) Başka bir yerde, "İnsanların hesapları yaklaştı. Fakat onlar hâlâ gaflet içinde yüzçevirmektedirler." (Enbiya: 1) Yine başka bir ayette "kıyamet yaklaştı ve Ay yarıldı" (Kamer: 1) ve başka bir yerde de, "O yaklaşıcı, yaklaştı." (Necm: 56) diye buyurulmuştur. Bu ayetler ile insanlara, "kıyametin uzak olmadığı" söylenerek ikazda bulunuluyor ve "Allah'dan korkarak, bir saniye bile kaybetmeden kendinize gelin" deniliyor.
31. "Hamîm" (Dost) kelimesiyle, arkadaşını bir zorluk ve sıkıntı içinde görür görmez, ona yardım etmeye koşan kimseler kastedilmektedir.
32. Burada, kafirlerin "şefaat" hakkındaki inanç ve tasavvurları reddedilmektedir. Zalimlerden şefaat eden olmayacaktır. Çünkü şefaat etme hakkı sadece salih kullara verilecektir. Allah'ın salih kulları ise, zalim, fasık ve facir kimselerle dost olamayacakları için onlara şefaatte de bulunamazlar. Kafirler, müşrikler ve dalâlette olanlar dün nasıl düşünüyorlarsa, bugün de aynı düşüncelere sahiptirler. Öyle ki onlar hâlâ, bağlı oldukları şeyhlerin, kendilerinin cehenneme girmelerine razı olmayacaklarını ve Allah'a kendileri için ricada bulunarak, cehenneme girmekten kurtulacaklarına inanmaktadırlar. Bu yüzden Allah, şefaat edebilme durumunda olanların, şefaatlerinin kabul olunabileceğine dair hiçbir garantileri bulunmadığını bildirmektedir.
33. Yani, Allah, sizin ma'bud edindiğiniz ilahlar gibi kör ve sağır değildir. Dolayısıyla bir kimseyi yargılarken O'ndan bazı ayrıntılar gizli kalmaz.
34. "Elbeyyinat" kelimesi üç anlamda kullanılmış olabilir: 1) Taşıdığı özellikler bakımından Allah tarafından gönderilen peygamberler, 2) Peygamberlerin getirdiği mesaj, 3) Dünyadaki hayat hakkında vaz edilen kanunlar. Yani bu kurallar, dürüst, ahlâk ve salih ameller öğreten bir insanın yalancı ve çıkarcı olmadığının açık bir ispatıdır.