43- Yoksa Allah'tan başka şefaat ediciler mi edindiler?(62) De ki: "Ya onlar, hiç bir şeye malik değillerse ve akıl da erdiremiyorlarsa?"
44- De ki: "Şefaatin tümü Allah'ındır.(63) Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Sonra da O'na döndürüleceksiniz."
45- Sadece Allah anıldığı zaman, ahirete inanmayanların kalbi öfkeyle kabarır. Oysa O'ndan başkaları anıldığında ise, hemen sevince kapılırlar.(64)
46- De ki: "Ey gökleri ve yeri yaratan, gaybı ve müşahade edilebileni de bilen Allah'ım. Anlaşmazlığa düştükleri şeylerde, kullarının arasında sen hüküm vereceksin."
47- Eğer yeryüzünde olanların tümü ve bununla birlikte bir katı daha zalimlerin olmuş olsaydı, kıyamet günü o kötü azabdan (kurtulmak amacıyla) gerçekten bunları fidye olarak verirlerdi. Oysa, onların hiç hesaba katmadıkları şeyler, Allah'tan kendileri için açığa çıkmıştır.
48- Kazanmakta oldukları kötülükler, kendileri için açığa çıkmıştır ve alay konusu edindikleri şey de kendilerini çepeçevre kuşatmıştır.

AÇIKLAMA

62. Yani, bunlar kendi kendilerine, bazı zatların, Allah yanında etkili olduğunu ve Allah'ın onların ricasını geri çevirmeyeceğini zannediyorlar. Oysa onların elinde bu konuda hiçbir delil bulunmamaktadır. Ayrıca Allah'ın bazı kimselere yetki verdiğine dair, Allah tarafından verilmiş bir belgeleri de yoktur. Zaten peşinden koştukları zevatta ellerinde Allah'dan aldıkları bir belgenin olduğunu söylemiyorlar. Tüm bunlara rağmen asıl sahipleri olan Allah'ı bırakmış ve bu aracı kabul ettikleri zatlara sarılmışlardır.
63. Yani, hiç kimse, Allah'ın yanında kalkıp şefaat etmeye cüret edemez. Kime izin verip, kime izin vermeyeceği, tamamen Allah'a kalmış bir iştir. Ayrıca kime şefaat için izin verilmişse, ancak o kimseye şefaat edilebilir. İzah için bkz. Bakara an: 281, En'am an: 33, Yunus an: 5-24, Hud an: 84, 106, Rad an: 19, Nahl an: 64-65, 79, Taha an: 85-86, Enbiya an: 27, Hacc an: 125, Sebe an: 40.
64. Bu, müşriklerin alışılagelmiş bir adetidir. Hatta bazı talihsiz müslümanlar dahi bu hastalığa yakalanmış ve müşrikler gibi aynı tavır içerisine girmişlerdir. Allah'a inandıklarını söylemelerine rağmen, onlara sadece Allah'a kulluk etmekten bahsetseniz, hemen yüzlerini asar ve size derler ki: " Bu adam evliyaya inanmadığı için, sürekli Allah deyip duruyor."
Fakat onlara başka zatlardan bahsederseniz, gözlerinin içi güler ve memnun olurlar. Bu davranışlarından, onların muhabbet ve ilgilerinin kime daha fazla olduğu açıkça bellidir. Allame Alusî tefsirinde (Ruhu'l-Meâni) bu konuyla ilgili şunları söylüyor: "Bir gün bir şahsın, başına gelen musibetten kurtulmak için ölmüş bulunan bir zata yalvarıp yakardığını gördüm ve ona "Ey Allah'ın kulu! Allah'a yalvar, çünkü O, "Kullarım sana, benden sorduklarında de ki: "Ben onlara yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına icabet ederim. O halde onlar da benim davetime uysunlar, bana iman etsinler ki, doğru yolu bulalar" (Bakara: 186) diye buyurmaktadır, dedim. Bu sözüm üzerine çok öfkelendi. Hatta bazılarının dediğine göre, ben oradan ayrıldıktan sonra, "Bu adam evliyaya inanmaz" demiş. Yine başkalarına göre, "Veliler Allah'dan daha çabuk duayı işitirler" diyormuş."