38- Andolsun, onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye soracak olsan, elbette "Allah" diyecekler. Deki: "Gördünüz mü-haber verin; Allah'tan başka tapmakta olduklarınız, eğer Allah bana bir zarar dileyecek olsa, O'nun zararını onlar kaldırabilirler mi? Ya da bana bir rahmet vermeyi istese, O'nun rahmetini onlar tutup-önleyebilecekler mi" De ki: "Allah, bana yeter. Tevekkül edecek olanlar, O'na tevekkül etsinler."(57)
39- De ki: "Ey kavmim, üzerinde bulunduğunuz duruma göre yapıp-edin;(58) hiç şüphesiz ben de yapıp-edenim. Artık yakında öğreneceksiniz."
40- Kendisini aşağılık kılan azab kime geliyor ve kesintisiz azab kimin üzerine çöküp-kaçınılmaz oluyor?
41- Hiç şüphesiz, sana biz Kitabı insanlar için hak olmak üzere indirdik. Artık kim hidayete erişirse, bu kendi lehinedir; kim de saparsa, o da kendi aleyhine sapmış olur. Sen onların üzerinde vekil değilsin.(59)
42- Allah, ölümleri vaktinde canları alır; ölmeyeni de uykusunda (bir tür ölüme sokar) .(60) Böylece, kendisi hakkında ölüm kararı verilmiş olanı(n ruhunu) tutar, öbürüsünü ise adı konulmuş bir ecele kadar salıverir. Şüphesiz bunda, düşünebilmekte olan bir kavim için gerçekten ayetler vardır.(61)
AÇIKLAMA
57. İbn Ebi Hatim'in, İbn Abbas'dan rivayet ettiğine göre, Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: "Dünyada güçlü olmak isteyen Allah'a tevekkül etsin, zengin olmak isteyen elindekilere değil, Allah'ın yanında olanlara güvensin, izzet ve şeref sahibi olmak isteyen de Allah'tan korksun."
58. Yani, "Beni mağlub edebilmek için elinizden geleni yapın."
59. Yani, onları yola getirmek senin görevin değildir. Senin görevin onlara doğru yolu göstermektir. Buna rağmen onlar dalâleti tercih ederlerse, bunun sorumluluğu kendilerine aittir.
60. Uyku sırasında, ruhun kabzedilmesiyle, his, şuur, idrak gibi kuvvetlerin muattal kılınması kastolunuyor. Tıpkı uykuda olanın ölmüş birine benzemesi gibi.
61. Bu ifadeyle, insanlara ölüm ile hayatın aslında bir olduğu anlatılmak isteniyor. Hiç kimsenin gece yatağına yatmasından sonra, sabahleyin hayata döneceğine dair bir garantisi yoktur. Hiç kimse ileride nelerin olacağını, hangi musibetle karşılaşacağını, bir saniye daha yaşayıp yaşamayacağını bilemez. Bilinmez ki insan uyurken mi, uyanıkken mi, evde otururken mi, caddede yürürken mi yada bedenindeki bir hastalık yüzünden mi, dışarıdan gelen bir afet dolayısıyla mı ölecek! Allah'ın takdiri karşısında tüm acizliğine rağmen, yine de insan ne kadar aptaldır ki hâlâ Allah'dan gafil bir halde yaşamaktadır.