19- Azab sözü kendisi üzerinde hak olmuş kimse mi (onlarla bir tutulur) ? Ateşte olanı artık sen mi kurtaracaksın?(37)
20- Ancak Rablerinden korkup-sakınanlar ise; onlar için yüksek köşkler vardır, onların üstünde de yüksek köşkler bina edilmiştir. Onların altında ırmaklar akmaktadır. (Bu,) Allah'ın va'didir. Allah, va'dinden dönmez.
21- Görmüyor musun; gerçekten Allah, gökyüzünden su indirdi de onu yerin içindeki kaynaklara yürütüp-geçirdi.(38) Sonra onunla çeşitli renklerde ekinler çıkarmaktadır. Sonra kurumaya başlar, böylece onu sararmış görürsün. Sonra da onu kurumuş kırıntılar kılıyor. Şüphesiz bunda, temiz akıl sahipleri için gerçekten öğüt alınacak bir ders (zikr) vardır.(39)
22- Allah, kimin göğsünü İslam'a yarıp-açmışsa,(40) artık o, Rabbinden olan bir nur üzerindedir,(41) (öyle) değil mi? Fakat Allah'ın zikrinden (yana) kalpleri katılaşmış(42) olanların vay hallerine. İşte onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler.
23- Allah, müteşabih (benzeşmeli) ,(43) ikişerli bir kitap olarak sözün en güzelini indirdi. Rablerine karşı içleri titreyerek-korku duyanların ondan derileri ürperir. Sonra da onların derileri ve kalpleri Allah'ın zikrine (karşı) yumuşar-yatışır. İşte bu, Allah'ın yol göstermesidir, onunla dilediğini hidayete eriştirir. Allah, kimi saptırırsa, artık onun için de bir yol gösteren yoktur.
AÇIKLAMA
37. Yani, o kimse artık azaba müstahak olmuş ve Allah onu cezalandırmaya karar vermiştir.
38. "Yenabi" arzdaki tüm su kaynakları için kullanılmıştır.
39. Yani, akıl sahibi olanlar, bu örnekten dünya hayatının ve ziynetlerinin geçici olduğu şeklinde bir ders çıkarırlar kendilerine. Çünkü her baharın bir de sonbaharı vardır. Her genci yaşlılık ve sonunda ölüm bekler. Yani, her kemalin bir zevali olur. Dolayısıyla dünya, insana Allah'ı unutturacak ve bu geçici hayat için ahiretini mahvettirecek kadar değerli değildir. Akıl sahibi bir insan, sıradan manzaralardan bile ders alabilir. Bahar ve sonbahar Allah'ın kanunlarına bağlıdır. Allah dilediğine hayat verir, onu yayar ve geliştirir, dilerse onu harabeder. Allah'ın bereket nasip ettiğine, kimse mani olamaz. Mahvetmeyi dilediğini de kimse mahvolmaktan kurtaramaz.
40. Yani, Allah, onlara bu hakikatlerden ibret almayı ve İslâm'ı kabul ederek, kalblerinin mutmain olmasını nasip etmiştir.
Bu itminan insana, o ne zaman tüm şüphelerden arınır ve hiçbir tehlike ve zarar endişesi kendisini inanmaktan alıkoyamayacak bir hale gelirse, işte o zaman nasip olur. Çünkü inanan kimse, bir kez "İslâm haktır" diye kesin bir kanaate sahip olduğunda, artık o, Allah ve Resûlü'nün emirlerine zoraki değil, seve seve tabi olur. Kitab ve Sünnet'teki akide ve amelleri kabullenir. Ve tüm bunları adeta kendiliğinden yerine getirir. Çıkarlarına ters düşse bile, yanlış bir davranışı terketmek ona üzüntü vermez. Çünkü o, zaten bu davranışı kendisi meşrû görmediği gibi, ayrıca kendisine zararlı olacağını da düşünür. Ayrıca doğru yoldan sapmadığı için Allah'a hamd eder. Bu dünyevi zararlar, kendisinin Allah'a itaatsizliği sonucunda doğacak zararlardan daha hafiftir. O bir tehlikeyle karşılaştığında da aynı tarzda düşünür. Nasıl bir tehlike gelirse gelsin, Allah yolunda yürümeye devam eder. Çünkü o, kendisi için Allah'ın yolundan başka bir yolun olamayacağını düşünerek, her türlü zahmete katlanır.
41. Yani, Allah'ın Kitabı'nın ve Rasûlü'nün Sünneti'nin ışığında doğru yolu görebiliyor.
42. İnsan kalbi iki nedenden ötürü mutmain olmaz. Birincisi, sıkılan ve daralan bir kalbe sahip olanlar. Bu kimselerin kalbleri tamamen kararmadığından müslüman olma imkanları halen yok olmamıştır. İkincisi, tamamen katılaşmış bir kalbe sahip olanlar. Böyle insanların Hakkı kabul edip, müslüman olmaları mümkün değildir. Bu durumda olan kimseler, helâk olmaktan başka bir şey beklememeleri konusunda uyarılıyorlar. Bundan, daralmış ve sıkılmış bir kalble olsa da İslâm'ı kabul eden kimsenin kurtuluş ümidinin bulunduğu anlaşılıyor. Gerçi Allah bu konuda açık ifadeler kullanmamışsa da, böyle bir anlayış, sözkonusu ayetin yorumundan çıkmaktadır. Buradaki asıl maksat ise, Hz. Peygamber'e (s.a) inatla karşı çıkanların uyarılmasıdır. Sanki şöyle denilmek isteniyor; "Sizler Hz. Peygamber'e (s.a) gurur ve kibirle karşı çıkıyor ve Allah'ın gönderdiği mesajdan yüz çeviriyorsunuz. Fakat bilmelisiniz ki, Allah'ın gönderdiği mesaj karşısında büyüklenmek, sizler için büyük bir talihsizlikten başka bir şey değildir."
43. Yani, bu kitabda hiçbir çelişki yoktur. Tüm kitab boyunca aynı maksat gözetilmekte, akide ve ameller hususunda aynı esaslar öne sürülmektedir. Her bölüm, bir diğerini tafsil ve tefsir etmektedir. Anlam ve izahlar bir ahenk içinde birbirine bağlıdır.