45- Güç ve basiret sahibi(48) olan kullarımız İbrahim'i, İshak'ı ve Yakub'u da hatırla.
46- Gerçekten biz onları, katıksızca (ahiretteki asıl) yurdu(49) düşünüp-anan ihlas sahipleri kıldık.
47- Ve gerçekten onlar, bizim katımızda seçkinlerden ve hayırlı olanlardandır.
48- İsmail'i, Elyesa'ı(50) ve Zülkifl'i(51) de hatırla. Hepsi de hayırlı olanlardandır.
AÇIKLAMA
48. "El" ve "Basiret" kelimeleriyle kuvvet ve kudret kastolunmaktadır. Peygamberlerin kuvvet sahibi olarak nitelenmelerinin nedeni, onların amel sahibi ve itaat ve günahlardan korunma hususunda güçlü olmalarıdır. Onlar, Allah'ın kelimesini yükseltmek için çok mücadele eden kimselerdir. Basiret sahibi olmalarına gelince, kastedilen sadece gözlerin görmesi değil, hakkı görerek tanımalarıdır. Onlar dünyada kör gibi yaşamazlardı. Sahip oldukları ilim ve basiret dolayısıyla doğru yolu görürlerdi. Bu çok latif bir ifade biçimidir. Böylelikle hidayet içinde olan kimselerin, bu iki haslete (kuvvet ve basiret) sahip oldukları anlatılmak istenmektedir. Çünkü kuvvet ve basiret sahibi olmak için hidayet üzere olmak gerekir. Ancak onlar, aydınlık ile karanlık arasındaki farkı ayırdedebilirler.
49. Onların başarılı olmaları, kalblerinde dünyaya meyletmekten eser olmayıp, tüm çabalarının ahirete yönelik olması dolayısıyladır. Onlar, ahireti hem kendileri hatırlarlar hem de başkalarına hatırlatırlardı. Allah bu yüzden mertebelerini yükseltmiş ve onlara dünyaya meyleden kimselerin ulaşmalarının mümkün olmadığı mekanlar vermiştir.
Buradaki diğer bir incelik ise, Allah Teâlâ'nın ahiret için "ed-Dar" tabirini kullanmış olmasıdır. Bu ifadeyle dünyanın insanoğlu için geçici olduğu, insanın sonunda buradan göçeceği ve fakat asıl yurdun ahiret olduğu anlatılmak isteniyor. Ancak ahiret yurdunu kurmak için çaba harcayanlar basiret sahibidirler. Allah katında makbul kullar bu kimselerdir. Geçici yurdu (dünyayı) güzelleştirmek için çırpınırken, ahiret yurdunu unutan kimseler, sadece akılsızlık etmiş olurlar. Allah ise bu tür insanları sevmez.
50. Kur'an'da "Elyesâ" ismi, biri En'am 86'da, diğeri de burada olmak üzere iki kez geçmektedir. Bu iki yerde de herhangi bir açıklama yapılmamış ve sadece diğer peygamberlerle birlikte isminin zikredilmesiyle yetinilmiştir. Hz. Elyesâ, İsrailoğulları'nın büyük peygamberlerinden birinin adıdır. Ürdün nehrinin sahil kenarında, "Abel meholah" denilen bir beldenin sakinlerindendi. Yahudiler kendisini "Elisha" adıyla anarlar. İlyas (a.s) tebliğde bulunmak üzere Şam ve Filistin'e gittiğinde, yerine Hz. Elyesâ'yı bırakmıştır. Bu olay şu şekilde cereyan etmiştir; Hz. İlyas (a.s) bir gün Hz. Elyesâ'nın köyünden geçerken onu 12 çift öküzle arazisini sürerken görmüş ve üzerine abasını atmıştır. Bunun üzerine Hz. Elyesâ tarlasını bırakarak, Hz. İlyas'ın yanında kalır. Allah Hz. İlyas'ı göğe alınca da, onun görevini Hz. Elyesâ sürdürür. (II. Krallar. 2. bölüm) Bu olayla ilgili Kitab-ı Mukaddes'in, II. Krallar 2. bölümden 13. bölüme kadar oldukça ayrıntılı bilgi verilmektedir. Bu bilgilerden anladığımıza göre, Kuzey Filistin'deki İsrailî yönetim, şirk, putperestlik ve ahlâksızlık çukuruna battığında, Hz. Elyesâ, Yehu bin Yausefet bin Nemsi sülalesinden gelen o dönem krallarına başkaldırmıştır. Çünkü İsrailoğulları arasında kötülük bu kralların davranışlarından dolayı yayılmıştı. O (a.s) , bu sülalenin Baal putuna tapma eylemlerine son vererek, bu sülaleyi tamamen ortadan kaldırdı. Fakat yine de yapılan bu devrime rağmen, İsrailoğulları arasında kök salmış kötülükleri tamamen kazımak mümkün olmadı. Hz. Elyasa'nın vefatından sonra kötülükler tekrar filizlendi ve daha sonra Asurlular arka arkaya İsrail devletine saldırılar düzenlediler. (Ayrıntılı bilgi için bkz. İsra an: 7, Saffat an: 70-71.)
51. Kur'an'da "Zülkifl" ismi, yine biri Enbiya Suresi'nde diğeri burada olmak üzere iki kez geçmiştir. Hz. Zülkifl hakkında Enbiya Suresi'nde ayrıntılı bilgi verilmiştir. (Bkz. Enbiya an: 81.)