27- Kimi kimine yönelmiş olarak birbirlerine soruyorlar:
28- "Gerçekten sizler bize sağdan (sağ duyudan ve haktan) yana gelip yanaşıyordunuz"(18) derler.
29- (Diğerleri de:) "Hayır" derler. "Zaten sizler mü'min olanlar değildiniz."
30- "Bizim sizin üzerinizde zorlayıcı hiç bir gücümüz yoktu; hayır, siz (kendiniz) azgın bir kavimdiniz."
31- "Böylece Rabbimizin sözü (yıkım ve azab va'di) üzerimize hak oldu. Hiç tartışmasız, (azabı) tadıcılarız."
32- "Evet, biz sizi azdırdık, çünkü biz de azgın kimselerdik."(19)
33- Artık o gün onlar azabda ortaktırlar.(20)
34- Doğrusu biz, suçlu-günahkârlara böyle yaparız.
35- Çünkü onlara: "Allah'tan başka ilah yoktur" denildiği zaman, büyüklük taslarlardı.
36- Ve derlerdi ki: "Biz, ünlenmiş bir şair için ilahlarımızı terk mi edeceğiz?"
37- Hayır, o, hakkı getirmiş ve gönderilen (peygamber) leri de doğrulamıştı.(21)
38- Hiç tartışmasız, siz, acıklı azabı tadıcılarsınız."
39- Yapmakta olduklarınızdan başkasıyla cezalanmayacaksınız.
40- Ancak muhlis olan kular başka.
41- İşte onlar; onlar için bilinen bir rızık vardır.(22)

AÇIKLAMA

18. Yani, "Sizler bize sağ tarafımızdan yaklaşırdınız." Arapça'da bu ifadenin bir kaç şekilde anlaşılması mümkündür. Şayet ifadeyi "kuvvet" anlamında ele alırsak ayet, "O zamanlar biz güçsüzdük, sizler galiptiniz ve bizleri dalâlete sizler götürdünüz" şeklinde yorumlanabilir. Fakat "iyilik" anlamında ele alırsak, ayet, "Siz çağırdığınız yolun iyilik olduğunu söylediniz. Biz de size güvenerek, dalâlete düştük" şeklinde de yorumlanabilir. Ancak "yemin" anlamında kabul edersek, o takdirde de ayet, "Siz yolunuzun doğru olduğuna yemin ettiniz. Biz de inandık" şeklinde anlaşılır.
19. İzah için bkz. Sebe an: 51-53.
20. Yani, dalâlete götürenlerle götürülenler hep birlikte aynı azaba çarptırılacaklardır. Müridlerin "Biz kandırıldık" şeklindeki mazeretleri kabul olunmazken, şeyhlerin "biz onları saptırmadık, onlar zaten dalâlette idiler" şeklindeki mazeretleri de kabul olunmayacaktır.
21. "Peygamberleri tasdik etmek" ifadesi üç anlamı da içerir ve burada üçü de kastedilmiştir: Birincisi, Rasûlullah (s.a) kendisinden önceki peygamberleri reddetmediği için, o peygamberlerin ümmetlerinin onu reddetmelerinin makul bir açıklaması yoktur. Üstelik Hz. Muhammed (a.s) kendisinden önce gelen tüm peygamberleri de tasdik etmiştir. İkincisi, Hz. Muhammed (s.a) yeni birşey söylemiyor, bilakis tüm peygamberlerin tâ baştan beri taşıdıkları mesajı aktarıyordu. Üçüncüsü daha önceki peygamberlerin işaret ettikleri tüm özellikler (alâmetler) Rasûlullah'da (s.a) bulunmaktaydı.
22. Yani, rızk kendisi hakkında hiç kimsenin şüphe duyamayacağı şekilde, her yönüyle açıklanmıştır ve bu rızk onlara sürekli verilecektir.