28- Kendisinden sonra ise, kavminin üzerine gökten bir ordu indirmedik; indirecek de değildik.
29- (Ancak onlara) Yalnızca bir tek çığlık (yetti) ; anında sönüverdiler.(24)
30- Yazıklar olsun kullara; ki onlara bir peygamber gelmeyi görsün, mutlaka onunla alay ederlerdi.
31- Görmüyorlar mı, kendilerinden önce nice kuşakları yıkıma uğrattık? Onlar, bir daha kendilerine dönmemektedirler.(25)
32- Ancak onların(26) hepsi, toplanmış olarak huzurumuza getirilmişlerdir.
33- Ölü toprak kendileri için bir ayettir;(27) biz onu dirilttik, ondan taneler çıkarttık, böylelikle de onlar ondan yemektedirler.
34- Biz, onda hurmalıklardan ve üzüm-bağlarından bahçeler kıldık ve içlerinde pınarlar fışkırttık:
35- Onun ürünlerinden ve kendi ellerinin yaptıklarından yemeleri için.(28) Yine de şükretmiyorlar mı?(29)
36- Yerin bitirmekte olduklarından, kendi nefislerinden ve daha bilmedikleri(30) nice şeylerden bütün çiftleri yaratan (Allah çok) yücedir.(31)

AÇIKLAMA

24. Burada ince bir kinaye vardır. Zira onlar kendi kuvvetlerine güvenerek gurur ve nefret içinde, güya bu üç elçiye inananları sindireceklerini sanıyorlardı. Ancak bunların o gücü, Allah'ın azabı geldiğinde bir çırpıda yok olmuştur.
25. Yani, bunların izleri bile kalmamış ve azab geldiğinde kim nereye düşmüşse orada kalmıştır. Bugün hiçkimse onlar hakkında birşey bilmez. Çünkü onların sadece medeniyetleri değil, soyları bile yok olmuştur.
26. Geçen iki ayrı bölümde Mekkeli müşrikler, inkarları, hakkı yalanlamaları, ve Rasûlullah'a (s.a.) karşı koymalarından ötürü kötülenmişlerdi. Şimdi ise sıra Hz. Peygamber (s.a.) ile kafirler arasındaki asıl ihtilafa, yani tevhid ve ahiret akidesine gelmiştir. Rasûlullah (s.a) tevhid ve ahiret akidesini onlara tebliğ ediyor, onlar da karşı çıkıyorlardı. Bu konuda arka arkaya deliller getirmek suretiyle, insanlar düşünmeye davet edilmektedir. Peygamber (s.a) sizlere, kâinatın herşeyi ilan ettiğine bir bakın diyor. Nitekim önümüzde bulunan herşey bu hakikate işaret etmiyor mu?"
27. Yani, tevhidin hak, şirkin bâtıl olduğuna bir delil değil midir?
28. Bu cümleye "Onların meyvelerinden ve ayrıca kendi elleriyle yaptıklarından yesinler" şeklinde de bir anlam verilebilir. Yani, ekmek, çorba, reçel, vs. gibi tabii olarak yaratılmış ürünlerden hazırlanan gıda maddeleri.
29. Bu kısa cümlelerle yeryüzündeki bitkiler dünyası, delil olarak öne sürülmüştür. İnsanlar, gece-gündüz yeryüzündeki ürünleri yedikleri ve yararlandıkları halde, onları hiç önemsemiyorlar, fakat gafletten kurtulup dikkat edecek olurlarsa, o zaman, bu mahsulü veren tarlaların, zengin bağ ve bahçelerin, üzerlerinde akan ırmak ve derelerin hiçbirinin kendi kendine oluşmadığını anlayacaklardır. Tüm bunların ardında, Alemlerin Rabbi olan Allah'ın hikmet ve kudreti gizlidir.
Yeryüzünün hakikati, yapısı ve ne tür elementlerden müteşekkil olduğu hakkında düşünün. Yeryüzü kendi kendine birşey yaratmaya kadir değildir. Bu elementleri ayrı ayrı da incelerseniz, bir terkip halinde de incelerseniz, onların kendi kendilerine can verebildiklerini göremezsiniz. Öyleyse bu cansız topraktan bunca bitkinin meydana gelmesi nasıl mümkün olmaktadır? Araştırdığınız takdirde birkaç sebep olduğunu görürsünüz. Şayet bu sebepler var olmasaydı hayat da olmazdı.
1) Yeryüzünün bazı bölgelerinde, toprağın üstündeki satıhta, bitkiler için gıda vazifesi gören bazı maddeler vardır. Bitkilerin köklerini salabilmeleri ve bazı gıdaları alabilmeleri için, bu üst satıh daha yumuşaktır.
2) Yeryüzünde çeşitli durumlarda akan suların içinde bazı maddeler vardır. Bu maddeler suyun içinde bulunmakla, bitkilerin gıda almalarını sağlarlar. Bitkiler bu suyu kökleri vasıtasıyla yerin altından alırlar.
3) Arzın üstündeki hava, dünyayı semavi afetlerden koruduğu gibi, ayrıca bulut olarak yağmurun yağmasını da sağlar. Bitkilerin canlılığını sürdürebilmeleri ve büyümeleri için gerekli olan bazı gıdalar da hava içerisinde bulunmaktadır.
4) Ayrıca bitkilerin münasip bir sıcaklık ve mevsimde ortaya çıkmaları güneş ve yeryüzü arasındaki dengeli ilişki sayesinde olmaktadır.
Bu dört temel unsurun (onların neden olduğu daha birçok hadise vardır) biraraya gelmesiyle bitkilerin yaşaması mümkün olmaktadır. Bütün bu şartlar önceden hazırlanarak, ayrı tohumlardan ayrı cinste bitkiler çıkmıştır. İşte toprak, su, hava ve mevsim unsurları münasip bir şekilde biraraya geldiği zaman, bitkiler büyümeye ve gelişmeye başlarlar. Her tohumdan aynı cinste çıkan bitki ve ağaçlar soya dayalı ortak özellikler taşırlar. Ayrıca bu bitki ve ağaçlar birkaç değil sayısız çeşitte yaratılmışlardır. Böylece bu sayısız çeşitteki bitkiler, insanlar ve hayvanlar için, gıda, elbise, ilaç ve daha birçok ihtiyacı karşılamaktadırlar.
Bu hayret verici nizam hakkında, inat ve taassuba saplanmamış bir insan düşünecek olursa eğer, bütün bu nizamın kendiliğinden olmadığına ve bu ihtişamın ardında hikmete dayalı bir plan olduğuna, vicdanı hemen şehadet edecektir. Öyleki o hikmet sayesinde toprak, su, hava ve mevsimler münasip bir dengeye göre biraraya gelmişler ve böylece insanların, hayvanların ve bitkilerin ihtiyaçları yaratılmıştır. Akıl sahibi hiçbir insan, böylesine muazzam bir nizamın sadece bir tesadüf eseri olduğunu düşünemez.
Dolayısıyla bunları birkaç ilahın yaratmadığı ortaya çıkıyor. Toprak, hava, su, güneş, bitkiler, hayvanlar ve insanlar da olmak üzere hepsinin yaratıcısı ve Rabbi tek olan Allah'dır. Şayet bunların herbirisinin ayrı ayrı Rabbi olsaydı bu muazzam nizam, o denli ince ilişkilerle oluşmuş bir sistem haline gelemezdi. Yine milyonlarca yıldız, böylesine bir birliktelik olmadan akıp gidemezdi.
Tevhid hakkında deliller serdedildikten sonra, "Bunlar şükretmiyorlar mı?" diye buyuruluyor. Yani hayatlarını sürdürebilmeleri için gereken herşeyin yaratılmış olmasına rağmen, onlar başkalarına şükrediyorlar ve bir çöp bile yaratmaya muktedir olamayan şeylere secde ve ibadet ederek, nankörlükte bulunuyorlar.
30. Yani, O her ayıptan münezzehdir. O'nda hiçbir zaaf ve eksiklik olmadığı gibi ortağı da yoktur. Müşrikler Allah'a ortak koştukları için bu deliller öne sürülmüştür. Çünkü şirk koşmak - Allah'a sığınırız- Allah'da bir zayıflık ve noksanlık var demektir. Güya o ortaklar, Allah'ın eksik yönlerini tamamlayacak ve O'na yardım edeceklerdir. Yine onlar, Allah'ı dünyadaki hükümdarlar gibi zannederek kendisinin vezir ve müşavirlere muhtaç olduğunu ve sevgili veliaht ve yakınlarının hükümranlığına karışabileceklerini tasavvur ederler. Böylesine cahilce tasavvurlar olmasaydı, şirk de olmazdı. Bu nedenden ötürüdür ki Kur'an'ın çeşitli yerlerinde Allah'ın müşriklerin iftira ettikleri tüm ayıp, zaaf ve noksanlıklardan, pak ve münezzeh olduğu bildirilmiştir.
31. Bunlar Tevhid hakkında öne sürülmüş delillerdir. Daha önce zikredilmiş olan bazı gerçekler, burada tekrarlanıyor. Çevrenizde gece gündüz sürekli gördüğünüz şeyler üzerinde dikkatle düşündüğünüz takdirde bile, tevhid akidesine ulaşabilirsiniz. Erkek ve kadının birleşmesinden insan meydana geliyor, hayvanların da dişili-erkekli yaratılmasından onların nesli devam ediyor. Bitkiler de aynı kanunlara bağlıdırlar. Hatta cansız maddelerde de, farklı unsurlar biraraya gelerek, mürekkeb varlıklar oluşuyor. Sözgelimi maddenin temel yapısında bulunan pozitif ve negatif elektronların biraraya gelişiyle birlikte elektrik ortaya çıkmaktadır. Nitekim kâinatın yapısında bulunan tüm maddeler pozitif ve negatif olmak üzere bir çiftten ibarettir. Yani kâinat o kadar hassas ve dengeli bir şekilde inşa edilmiştir ki, akıl sahibi hiçbir insan tüm bunların bir tesadüf sonucu meydana geldiğini söyleyemez. Ayrıca bunca sayısız çiftin biraraya gelerek oluşturduğu bu muazzam nizam, birkaç yaratıcının eseri olamaz. Bu çiftleri biraraya getirmek suretiyle çeşit çeşit mahluku yaratmak, Allah'ın birliğinin apaçık bir ispatıdır.