51- Onlardan dilediğini geri bırakır, dilediğini de yanına alıp-barındırabilirsin; ayrıldıklarından, istek duyduklarına (dönmende) senin için bir sakınca yoktur. Onların gözlerinin aydınlanıp hüzne kapılmamalarına ve kendilerine verdiğinle hepsinin hoşnut olmalarına en yakın (en uygun) olan budur.(91) Allah, kalplerinizde olanı bilmektedir. Allah bilendir, halimdir.(92)
52- Bundan sonra (başka) kadınlar ve bunları başka eşlerle değiştirmek -güzellikleri senin hoşuna gitse bile- sana helal olmaz.(93) ancak sağ elinin malik olduğu (cariyeler) başka(94) Allah, her şeyi gözetleyip-denetleyendir.

AÇIKLAMA

91. Bu ayette Allah, Hz. Peygamber'in (s.a) risalet görevini, huzur içinde ve sağlam bir zihin ile yerine getirebilmesi için, ailesi ile ilgili bazı sıkıntı ve dertlerden azade kılmayı murad etmektedir. Allah, Peygamberine eşlerine dilediği gibi davranma yetkisi verince, bu inanan kadınların hiçbir şekilde Hz. Peygamber'i (s.a) üzmelerine veya kıskançlıkları ve ev içi sorunlarıyla ilgili şikayetleriyle onu rahatsız etmelerine mahal kalmamaktadır. Fakat Hz. Peygamber (s.a) Allah'tan bu yetkiyi aldığı halde, hanımlarına tamamen eşit muamelede bulunmuştur. Birini diğerine tercih etmemiş, hepsine zamanında ziyaretlerde bulunmuştur. Muhaddisler arasından sadece Ebu Razin, Hz. Peygamber'in (s.a) hanımlarından dördüne mutad ziyaretlerde bulunurdu, (Hz. Aişe, Hz. Hafsa, Hz. Zeyneb ve Hz. Ümmü Seleme) diğer eşleri içinse belirli bir ziyaret zamanı yoktu demiştir.
Fakat diğer bütün müfessir ve muhaddisler buna muhalefet ederler ve bu izni aldıktan sonra bile Hz. Peygamber'in (s.a) bütün hanımlarına mutad ziyaretlerde bulunduğu ve hepsine eşit mumelede bulunduğunu söylerler. Buhari, Müslim, Nesai, Ebu Davud ve diğer muhaddislerin Hz. Aişe'den (r.a) rivayet ettiklerine göre, Hz. Peygamber (s.a) ne zaman bir hanımının sırası geldiğinde diğerini ziyaret etmek istese, önce sırası olan hanıma sorar ve izin alırdı. Ebu Bekir el-Cassas, Urve bin Zübeyr'den Hz. Aişe'nin (r.a) şöyle dediğini rivayet ediyor: "Peygamber (s.a) bizim sıramız konusunda hiçbirimizi diğerimize tercih etmezdi. Gerçi hanımlarının hepsini birden ziyaret etmediği günler vakiydi, fakat hanımlarından ancak sırası gelene dokunurdu." Yine Hz. Aişe'den (r.a) rivayet edilen bir hadise göre, Hz. Peygamber (s.a) son hastalığı sırasında eşlerini dolaşması güçleştiğinde, diğer eşlerinden Hz. Aişe'nin yanında kalmak için izin istedi ve ancak onların izinlerini aldıktan sonra son günlerini onun hücresinde geçirdi. İbn Ebi Hatim, İmam Zühri'den Hz. Peygamber'in (s.a) eşlerinden hiçbirinin sırasını ihmal etmediğini rivayet etmiştir. Sadece Hz. Sevde (r.a) bundan müstesnadır. O, yaşlılığı sebebiyle kendi sırasını isteyerek Hz. Aişe'ye (r.a) vermiştir.
Bu hususta hiç kimse, Allah'ın (hâşâ) Peygamber'e (s.a) özel bir hak verdiği ve eşlerini doğal haklarından mahrum bıraktığı gibi bir şüpheye kapılmamalıdır. Hz. Peygamber'e (s.a) dörtten fazla kadınla evlenme konusunda özel hakların verilmesine neden olan büyük görev, aynı zamanda ev hayatında büyük bir huzur içinde olmasını ve her tür sorun ve sıkıntıdan uzak olmasını gerektiriyordu. Müminlerin anneleri için Hz. Peygamber (s.a) gibi yüce bir şahsiyetle evli olmak büyük bir ayrıcalıktı ve bu vesileyle onlar, Hz. Peygamber'in (s.a) bütün insanlık için ebediyete kadar kurtuluş vesilesi olacak davet ve tebliğ görevinde onun yardımcıları ve Ashabı olma şerefine nail oluyorlardı. Nasıl Hz. Peygamber (s.a) bu gaye uğrunda her tür fedekarlığı yapıyor ve Ashabı da güçleri ölçüsünde bu konuda onu örnek alıyorlarsa, Hz. Peygamber'in (s.a) hanımlarının da her alanda bencillikten uzak olmaları gerekiyordu. Bu nedenle onun bütün hanımları, kendileri hakkında Allah'ın verdiği karara isteyerek ve gönül rahatlığıyla uydular.
92. Bu, hem Hz. Peygamber'in (s.a) hanımları, hem de tüm insanlar için bir uyarıdır. Eğer Peygamber'in (s.a) eşleri, Allah'ın emri geldikten sonra onlara gönülden mutmain olarak inanmazlarsa, Allah'ın azabından kurtulamazlar. Diğerleri için ise şu anlamda bir uyarıdır: Eğer Hz. Peygamber'in (s.a) aile hayatı ile ilgili kalplerinde şüphe duyarlarsa veya zihinlerinin derinliklerinde herhangi bir kuşkuya yer verirlerse, bu Allah'a gizli kalmayacaktır. Bununla birlikte Allah'ın bağışlama sıfatı da anılmıştır ki Hz. Peygamber'le (s.a) ilgili kötü bir düşünce beslemek cezasız kalmayacaksa da, eğer bir kimse bu şüpheden kendisini uzaklaştırırsa Allah'tan bağışlama umabileceğini bilsin.
93. Bunun iki anlamı vardır: 1) "50. ayette helal kılınan kadınlardan başkası artık sana helal değildir." 2) "Senin hanımların, her tür zorluğa rağmen seninle kalmayı seçtikleri, ahireti tercih edip dünyayı bıraktıkları ve senin kendilerine dilediğin gibi davranmandan hoşnut oldukları halde, artık senin onları boşayıp yerine başka kadınlar alman helal değildir."
94. Bu ayet, nikahlı hanımlarının yanısıra bir kimseye neden cariyeleriyle de cinsel ilişki kurma izninin verildiğini ve neden bunların sayısında bir sınırlama olmadığını açıklamaktadır. Aynı konuya Nisa: 3, Müminün: 6 ve Mearic: 30'da da değinilmektedir. Bütün bu ayetlerde cariyeler, nikahlı eşlerden ayrı bir sınıf olarak anılmaktadır ve cariyelerle cinsel ilişkiye izin verilmiştir. Nisa Suresi: 3. ayette nikahlı eşlerin sayısı dört olarak sınırlanmıştır, fakat ne bu ayette, ne de konuyla ilgili diğer ayetlerde Allah, cariyelerle ilgili hiçbir sınırlama getirmemiştir. Burada Hz. Peygamber'e (s.a) şöyle denilmektedir: "Artık senin başka bir kadın nikahlaman veya yerine başka bir kadın nikahlamak amacıyla varolan hanımlardan birini boşaman helal değildir. Fakat cariyeler helaldir" Bu da, cariyelerin sayısı hakkında hiçbir sınırlama getirilmediğini göstermektedir.
Fakat bu, şeriatin zenginlere şehvetlerini tatmin etmek için diledikleri kadar cariye alma fırsatı verdiği anlamına gelmez. Tam aksine menfaatçı kimseler bu kanundan yararlanmış ve kötüye kullanmışlardır. Fakat bu kural, insanların kötüye kullanması için değil, rahatlığı için konmuştur. İnsan aynı şekilde evlilikle ilgili kuralı da suistimal edebilir. Şeriat bir kimseye dört kadınla evlenme ve karısını boşayıp başka bir kadın nikahlama izni vermektedir. Bu kural insanların ihtiyaç ve gerekleri gözönünde bulundurularak konmuştur. Eğer bir kimse dört kadınla evlenir, daha sonra sadece şehevi arzuları nedeniyle onları boşayıp tekrar dört yeni hanım alırsa bu, kuralın suistimal edilmesi demektir. Bundan şeriat değil, o kimse sorumludur. Şeriat savaşta esir alınan, Müslüman esirlerle değiştirilmeyen ve fidye karşılığı bırakılmayan kadınların cariye olarak bırakılmasına, hükümetin bunları hakettiğine inandığı kişilere dağıtmasına ve bu kimselerin, cariyeler toplumsal bir yara oluşturmasın diye onlarla cinsel ilişki kurmalarına izin verilmiştir. Savaş esirlerinin sayısı belirlenemeyeceğine göre, bir kimsenin belirli bir zamanda kaç cariyeye sahip olabileceği de tespit edilemez. Köle ve cariyelerin satılmasına da, bir köle veya cariye sahibi ile geçinemezse, bu durumun sürekli bir sorun oluşturmaması için başka bir kimseye transfer edilebilmesi amacıyla izin verilmiştir. Şeriat, insanların huzurunu düşünerek bütün bu şart ve durumları gözönünde bulundurmuştur. Eğer bu kural suistimal edilerek zenginler tarafından lüks ve eğlence aracı haline getirilmişse; bu, şeriatin suçu değildir.