26- Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır.(46) Hiç şüphesiz Allah, Gani (hiç kimseye ve hiç bir şeye muhtaç olmayan) dır, Hamîd (hamd da yalnızca O'na ait) tir.(47)
27- Eğer yeryüzündeki ağaçların tümü kalem ve deniz de -onun ardından yedi deniz daha eklenerek- (mürekkep) olsa, yine de Allah'ın kelimeleri (yazmakla) tükenmez.(48) Hiç şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
28- Sizin yaratılmanız da, diriltilmeniz de yalnızca tek bir kişi(yi yaratıp sonra diriltmek) gibidir. Şüphesiz Allah, işitendir, görendir.(49)
29- Görmüyor musun ki, gerçekten Allah, geceyi gündüze bağlayıp-katar, gündüzü de geceye bağlayıp-katar. Güneş ile ayı da emre amade kılmıştır.(50) Her biri, adı konulmuş bir süreye kadar akıp gitmektedir.(51) Allah yapmakta olduklarınızdan haberdar olandır.

AÇIKLAMA

46. Yani, "Hakikat yalnızca, gökler ve yerin yaratıcısının Allah olduğundan ibaret değildir. Dahası, O, göklerde ve yerde bulunan herşeyin de Rabbidir. Allah bu kainatı yaratıp da, başkaları hepsine yahut bir kısmına hükmetsin diye onu terketmiş değildir. Tam aksine bizzat O, yarattıklarının Rabbidir ve bu kainatta var olan herşey O'nundur. Yalnızca O, ilâhi hak ve kudrete sahiptir; başka hiçbir varlık değil.
47. Bu, yukardaki 19. notta açıklanmıştır.
48. "Allah'ın kelimeleri": Allah'ın yaratıcı işleri, kudret ve hikmetinin tezahürleri. Bu tema yukarıda Kehf Suresi, 109. ayette küçük bir farkla sunulmaktadır. Bir kimse burada mübalağa olduğunu düşünebilir. Fakat insan meseleyi biraz derinden düşünürse aslında burada bir mübalağa olmadığını anlayacaktır. Dünyanın ağaçlarından yapılabilecek tüm kalemler, dünyanın denizlerinden elde edilebilecek tüm mürekkeb; yedi misli deniz de eklensin isterse buna, bırakın Allah'ın kudret, hikmet ve yaratmalarının hepsini, kainattaki yaratıkların tam, yeryüzünde bulunan şeyleri saymak bile imkânsızken insan bu sonsuz kainattaki yaratıkların hepsini nasıl yazabilir?
Burada asıl gaye, insana hiçbir yaratığın ilâh olamayacağını; bu kadar geniş bir kainatı var eden, onun bütün işlerini yöneten, gücü ve kudreti sonsuz olan Allah'a hiçbir yaratığın ortak olamayacağını anlatmaktır. Bırakın bu geniş mülkün yönetimine ortak olmayı, küçük bir parçayı her yönüyle mükemmelen bilmek bile herhangi bir mahlukun gücü dahilinde değildir. Öyleyse bir insan, belki dualara cevap verebiliyordur ve kaderleri yazıp bozabiliyordur diye o veya bu mahlukun ilâhi kudrete ve hakimiyetine herhangi bir ortaklığa sahip olduğunu nasıl düşünebilir?
49. Yani, "O kainattaki bütün sesleri bir ve aynı zamanda işitir; hiçbir ses, bir diğer sesi duymasını engelleyecek kadar O'nun işitmesini sekteye uğratamaz. Aynı şekilde O, bütün kainatı, içindeki bütün ayrıntısına varıncaya kadar, nesne olsun, olay olsun bir ve aynı zamanda görür ve hiçbir şey, başka bir şeyi görmesini engelleyecek kadar O'nun görüşünü sekteye uğratmaz. Aynı mükemmellik insanın yaradılışı ve yeniden yaradılışı için de söz konusudur. O, yaradılışın başlangıcından beri doğmuş ve kıyamete kadar da doğacak olan insanları aynı anda yeniden yaratmaya muktedirdir. Hiçbir insanın yaradılışı, O'nun aynı anda diğer insanları yaratmasını engelleyecek kadar O'nun yaratıcı gücünü sekteye uğratmaz. Çünkü O'nun için bir tek insanın yaradılışıyla milyarlarca insanın yaradılışı denktir, bir ve aynı şeydir.
50. Yani, "gündüz ile gecenin sabit ve düzenli biçimde zuhur edip dönüşmesi, kendiliğinden, güneş ve ayın bir sisteme boyun eğdiğini gösterir. Güneş ve Ay burada özellikle zikredilmiştir. Çünkü her ikisi de göğün önde gelen cisimleridir. O kadar ki, en eski dönemlerden beri insanoğlu bunlara ilâh olarak tapmıştır ve bugün bile birçok kimse için durum böyledir. Ancak gerçek şu ki, Allah, Arz da dahil olmak üzere kainatın tüm yıldız ve gezegenlerini kendisinden bir parmak bile sapamayacakları bir sisteme bağımlı kılmıştır."
51. Yani, ister güneş olsun ister ay, isterse diğer yıldız ve gezegenler alemde hiçbir şey ebedi değildir. Herşeyin bir eceli vardır ve vazifesini ancak vadesi gelinceye kadar sürdürebilir. Herşeyin var olmadan önceki zaman içinde bir başlangıcı ve ondan sonra olamayacağı bir sonu vardır. Bu, böyle geçici ve güçsüz varlıkların insanın tanrıları olamayacağı gerçeğini içerir.