23- Geceleyin ve, gündüzün uyumanız ile O'nun lütfundan (geçiminizi temin için rızkınızı) aramanız,(33) O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz işitebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır.
24- Size bir korku ve umut (unsuru) olarak(34) şimşeği göstermesi ile gökten su indirmek suretiyle ölümünden sonra yeri onunla diriltmesi de,(35) O'nun ayetlerindendir. Hiç şüphe yok bunda, aklını kullanabilecek bir kavim için gerçekten ayetler vardır.
25- Göğün ve yerin O'nun emriyle (hareketten kesilip olduğu yerde veya bu düzen içinde) durması da,(36) O'nun ayetlerindendir. Sonra sizi yerden (toprağın altından) bir (kere) çağırma ile çağırdığı zaman, hemencecik siz (bir de bakarsınız ki) çıkarılmışsınız.(37)
26- Göklerde ve yerde bulunanlar O'nundur; hepsi O'na 'gönülden boyun eğmiş' bulunmaktadırlar.
AÇIKLAMA
33. "O'nun lütfundan aramak", hayatını kazanmaya çaba sarfetmek demektir. İnsanlar genellikle geceleri uyuyup, gündüzleri çalışırlar, fakat bu, bir kanun değildir. Gündüzleri uyuyup, geceleri hayatlarını kazanmak için çalışan nice insanlar vardır. İşte bu nedenle hem gece, hem gündüz birlikte anılmış ve şöyle denmiştir: "Gece ve gündüz hem uyur, hem de hayatınızı kazanmak için çalışırsınız."
Bu da Hikmet Sahibi Yaratıcı'nın düzenine işaret eden bir ayettir. Bunun yanısıra bu, O'nun sadece bir yaratıcı olmadığına aynı zamanda yarattıklarına karşı şefkatli ve merhametli olduğuna ve onların ihtiyaç ve isteklerine belki yarattıklarından daha çok özen gösterdiğine de işaret eder. İnsan sürekli çalışamaz, bir müddet çalıştıktan sonra kaybettiği enerjiyi tekrar toparlayabilmesi için dinlenmeye ihtiyacı vardır. Bu nedenle Hikmet Sahibi Merhametli Yaratıcı, insanda sadece bir dinlenme istek ve arzusu yaratmakla kalmamış, ona güçlü bir "uyku" dürtüsü yerleştirmiştir. Böylece o istemese de, hatta karşı koysa bile belirli bir süre çalışma ve uykusuzluktan sonra otomatik olarak insanı yener, onu birkaç saat dinlenmeye zorlar ve bu ihtiyaç karşılandıktan sonra onu terkeder. İnsan eskiden beri uykunun tabiatını ve asıl nedenini çözümleyememiştir. Uyku, insanın doğasına ve yapısına yerleştirilmiş doğuştan gelen bir şeydir. Uykunun tamamen insanın ihtiyaçlarına uygun bir tabiatta olması, onun tesadüfi olmadığını ve belirli bir amaç ve gayeye uygun olarak hikmet sahibi bir yaratıcı tarafından düzenlendiğinin yeterli bir kanıtıdır. Bu düzenleme apaçık bir hikmet ve gayeye mebnidir. Bundan başka bizzat uyku bile insanın bu zorlayıcı dürtüyü yerleştiren varlığın, insanın kendisinden daha merhametli davrandığına şehadet etmektedir. Aksi takdirde insan uykuya karşı koyar, sürekli uyanık kalmaya çalışır, devamlı çaba sarfeder ve böylece çalışma gücünü değil, bazı temel hayatî güçlerini bile kaybederdi.
Burada hayatını kazanmayı kasteden "Allah'ın lütfundan aramak" kelimelerinin kullanılması, bizi ayete bir daha dikkat çekmektedir. Eğer yerlerin ve göklerin sayısız ve sınırsız güçleri, insanın hayatını devam ettirebilmesi için, ona sayısız kaynaklar sağlayacak ve geçim imkânları sunacak şekilde düzenlenmemiş olsaydı insan geçimini nasıl sağlayabilir ve hayatını nasıl devam ettirebilirdi? Sadece bu da değil, eğer insana bu amaca uygun fiziksel ve zihnî yetenekler yeterli organlar bahşedilmemiş olsaydı, insan bu araç ve kaynaklardan yararlanamazdı. O halde insanın geçimini temin etmek için çabalama gücüne sahip olması ve onun dışındaki çevrede bu geçim kaynaklarının varolması, açıkça merhametli ve lütufkâr bir ilahın varolduğunu göstermektedir.
Kendisinde hastalık bulunmayan hiçbir akıl, tüm bunların şans eseri meydana geldiğini veya bunların birçok tanrının uluhiyeti sonucu olduğunu ya da bu lütuf ve ihsanları kör ve merhametsiz bir gücün yapmış olduğunu düşünemez.
34. Yani, "Gök gürültüsü ve şimşek, yağmurun geleceğini ve mahsülün iyi olacağını müjdeler, fakat aynı zamanda bir yerlere yıldırım düşeceği veya herşeyi silip süpüren şiddetli bir yağmur yağacağı konusunda da korku uyandırır."
35. Bu, bir taraftan ölümden sonraki hayata işaret eder, diğer taraftan da Allah'ın varlığını, yerleri ve gökleri iradesi altında bulunduran bir tek ilahın varolduğunu ispatlar. Yeryüzündeki sayısız yaratık, topraktan yetişen bitkilerle beslenirler. Bu ürünler, toprağın verimliliğine bağlıdır. Verimlilik de direkt olarak toprağın üzerine düşsün, veya suyu toprağın yüzeyinde biriksin veya yeraltı kuyuları ve su kaynakları şeklini alsın, ya da dağlarda donup sonradan akarsular şeklinde aşağılara aksın, her ne şekilde olursa olsun, yağmura bağlıdır. Yağmur da, yağmurun yağmasını sağlayan hatta yağmur suyuna doğal bir gübre de karıştıran birçok faktöre, güneşin ısısına, mevsimlerin değişmesine, atmosferdeki ısı değişikliklerine, rüzgâr-ların esişine ve şimşeğe bağlıdır. Yeryüzünden göklere dek varolan herşeyin arasında bir ahenk ve oranın bulunması, bunların birçok amaç ve gayeye uygun ve hazır olması ve tüm bu varlıkların milyonlarca yıldan beri aynı mükemmel ahenk içinde varolmaya devam edip durmaları sadece şans eseri olmaz. Tüm bunlar, bir düzenleyici ve yapıcının, herşeyi kapsayan irade, plân ve hikmeti olmaksızın mı gerçekleşti? Bütün bunlar, yerlerin, göklerin, güneşin, rüzgârın, suyun, sıcaklığın ve soğuğun yaratıcısının ve rabbinin sadece ve sadece bir tek Allah olduğu gerçeğinin apaçık delilleri değil midir?
36. Yani, "Yer ve gök sadece O'nun emriyle yaratılmakla kalmamıştır ve aynı zamanda bu ikisinin varoluşu ve büyük bir hayat düzeninin ikisi arasında devam edip durması da sadece ve sadece O'nun emriyle olmaktadır. Eğer O'nun emri onları bir an bile ihmal etse, bütün düzen birdenbire hemen çöker."
37. Yani, "Kâinatın yaratıcısı ve idare edicisi için sizi tekrar diriltmek hiç de zor değildir. Bunun için O'nun hazırlık yapmasına hiç gerek yoktur. O'nun bir tek çağrısı, yeryüzünün her tarafında, yaratılışın ilk gününden beri doğmuş ve doğacak tüm insanları biraraya toplayıp diriltmeye yeter."