25- (İbrahim) Dedi ki:(41) "Siz gerçekten, Allah'ı bırakıp dünya hayatında aranızda bir sevgi-bağı olarak putları (ilahlar) edindiniz. Sonra kıyamet günü, bir kısmınız bir kısmınızı inkâr edip-tanınmayacak ve bir kısmınız bir kısmınıza lanet edeceksiniz.(43) Sizin barınma yeriniz ateştir ve hiç bir yardımcınız da yoktur."
26- Bunun üzerine Lût ona iman etti(44) ve dedi ki: "Gerçekten ben, Rabbime hicret edeceğim.(45) Çünkü şüphesiz O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir."(46)

AÇIKLAMA

41. İbrahim (a.s) bunu, ateşten sağ-selim kurtulduğunda söylemiş olmalıdır.
42. Yani, "Siz topluluk olarak hayatınızı, bir millet olarak sizi birbirinize bağlayan puta-tapıcılık (şirk) temeli üzerine bina ettiniz, Allah'a ibadet üzerine değil. Çünkü bu dünyada insanlar, doğru olsun yanlış olsun herhangi bir inanç etrafında toplanabilirler ve ne kadar yanlış ve asılsız olsa da herhangi bir inanç üzerinde yapılan anlaşma veya sözleşme, karşılıklı dostluk, akrabalık, kardeşlik ve diğer tüm dinî, sosyal, kültürel, ekonomik ve politik ilişkilerin kurulması için bir araç teşkil edebilir.
43. Yani, "Bü dünyada yanlış bir inanç üzerine bina ettiğiniz topluluk hayatı ahirette devam etmez. Ancak, dünyada iken Allah'a ibadet, hikmet ve takva üzerine kurulan sevgi, dostluk, birlik, karşılıklı sevgi ve saygı ilişkileri orada devam edebilir. küfür, şirk ve sapıklık üzerine bina edilen tüm ilişkiler kesilecek ve tüm sevgiler düşmanlık ve nefrete dönüşecektir.
Baba ve oğul, karı ve koca, hoca ve öğrencisi hepsi birbirini lanetleyecek ve şöyle diyecektir: "İşte bu günahkâr insan beni saptırdı. Ona iki katı fazla bir ceza verilmeli." Bu noktaya Kur'an'ın birçok yerinde değinilmiştir. Mesela Zuhruf Suresi'nde şöyle buyurulmaktadır: "O gün Allah'a karşı gelmekten sakınanlar dışında, dost olanlar birbirine düşman olurlar." (67) A'raf Suresi'nde: "Her ümmet ateşe girdiğinde kendi yoldaşına lanet eder. Hepsi birbiri ardından cehennemde toplanınca, sonrakiler, öncekiler için: "Rabbimiz, bizi sapıtanlar işte bunlardır, onlara ateş azabını kat kat artır" derler." (38) Ahzab Suresi'nde de: "Rabbimiz, biz yöneticilerimize ve büyüklerimize itaat etmiştik, fakat onlar bizi yoldan saptırdılar. Rabbimiz, onlara iki kat azap ver, onları büyük bir lanete uğrat." derler" buyurulmaktadır. (67-68)
44. Konunun akışı, Hz. İbrahim (a.s) ateşten çıkıp biraz önceki cümleleri söylediğinde, tüm kalabalığın içinden sadece Hz. Lut'un (a.s) ortaya çıkıp ona inandığını ve itaat ettiğini göstermektedir. Bu olaydan sonra daha birçok insanın Hz. İbrahim'in (a.s) peygamberliği konusunda ikna olmuş olması muhtemeldir, fakat bütün bu topluluk ve idare tarafından Hz. İbrahim'in (a.s) inancına karşı gösterilen bu açık ve sert tepki nedeniyle hiç kimse bu kadar tehlikeli bir inancı tasdik edip ona tabi olma cesaretini göstermemiştir. Bu nimet sadece Hz. ibrahim'in (a.s) yeğeni olan ve sonunda amcası ve yengesine (Hz. Sare) hicretlerinde de eşlik eden Hz. Lut'a (a.s) nasib olmuştur.
Burada şöyle bir soru akla gelebilir: Hz. Lut (a.s) bu olaydan önce kafir ve müşrikti de, Hz. İbrahim'in (a.s) ateşten sağ-salim çıktığı mucizeyi müşahede edince mi inandı? Eğer öyleyse, müşrik olan bir kimse peygamber tayin edilebilir mi? Bu sorunun cevabı şudur: Kur'an burada "fe-âmene lehü Lut" kelimelerini kullanmıştır ve bunlar Hz. Lut'un (a.s) daha önceden Allah'a inanmadığı veya O'na başka ilahları ortak koştuğu anlamına gelmez. Bunlar sadece onun, bu olaydan sonra Hz. İbrahim'in (a.s) peygamberliğini tasdik ettiği ve ona itaati seçtiği anlamına gelir. Belki de Hz. Lut (a.s) o zamanlar genç bir delikanlıydı ve bu olay onun amcasının tebliğleri ile ilk karşılaşması idi.
45. Yani, "Ben Rabbim uğurunda vatanımı terkedeceğim ve Rabbim beni nereye götürürse oraya gideceğim.
46. Yani, "O beni koruma ve bana yardım etme kudretine sahiptir ve O benim için her neye karar verirse bu büyük bir hikmete mebnidir."