15- Böylece biz onu da, gemi halkını da(24) kurtardık ve bunu alemlere bir ayet (kendisinden ders çıkarılacak bir olay) kılmış oldu.(25)
16- İbrahim de;(26) hani kavmine demişti ki: "Allah'a kulluk edin ve O'ndan korkup-sakının,(27) eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır."
17- "Siz yalnızca Allah'tan başka birtakım putlara topmakta ve birtakım yalanlar uydurmaktasınız.(28) Gerçek şu ki, sizin Allah'tan başka tapmakta olduklarınız, size rızık vermeye güç yetiremezler; öyleyse rızkı Allah'ın katında arayın, O'na kulluk edin ve O'na şükredin. Siz O'na döndürüleceksiniz."(29)
AÇIKLAMA
24. Yani, Nuh'a (a.s) inanan ve Allah tarafından gemiye binmelerine izin verilenler. Bu konu Hud Suresi 40. ayette şöyle anlatılmaktadır: "Emrimiz gelip et-Tennur kaynamaya başlayınca: "Her cinsten birer çifti ve aleyhine hüküm verilmiş olanın dışında kalan çoluk çocuğunu ve inananları gemiye bindir." dedik. Pek az kimse onunla birlikte inanmıştı."
25. Şu anlama da gelebilir: "Bu korkunç cezayı veya büyük olayı sonraki nesiller için bir uyarı işareti yaptık." Fakat olayın burada ve Kamer Suresi'nde anlatılışından asıl ibret unsurunun, asırlarca dağın tepesinde kalan ve insanlara gemiyi dağın tepesine kadar çıkartacak denli büyük bir Tufan'ın vukubulduğunu sürekli hatırlatan, geminin kendisi olduğu anlaşılmaktadır. Kamer Suresi 13-15. ayetlerde şöyle buyurulmaktadır: "Nuh'u tahtadan yapılmış, mıhla çakılmış bir şeye (gemiye) bindirdik. İnkâr edilmiş olan Nuh'a mükâfat olarak verdiğimiz gemi nezaretimiz altında yüzüyordu. And olsun ki Biz, o gemiyi bir ibret olarak bıraktık. Öğüt alan yok mudur?"
İbn Cerir, Kamer Suresi'nin bu ayetine yazdığı tefsirde, Katade'ye dayanarak sahabeler döneminde müslümanların Cezire'ye gittiklerinde Cudi dağı üzerinde gemiyi gördüklerini söyler. (Başka bir hadise göre Bâkirvâ yakınlarında) . Günümüzde de zaman zaman gazetelerde gemiyi araştırmak için girişimlerde bulunulduğuna, Ağrı Dağı üstünden uçarken uçakların birçok kez gemiye benzer şeyler gördüklerine dair haberler yeralmaktadır. (Ayrıntılı bilgi için bkz. A'rafan: 47 ve Hûd an: 46) .
26. Karşılaştırma için bkz. Bakara: 122-141, 258-260, Al-i İmran: 64-71, En'am: 71-82, Hûd: 69-83, İbrahim: 35-41, Hicr: 45-60, Meryem: 41-50, Enbiya: 51-75, Şuara: 69-104, Saffat: 75-113, Zuhruf: 26-35, Zariyat: 24-46.
27. Yani, "O'na isyan etmekten ve başkalarını O'na ortak koşmaktan korkup sakının."
28. Yani, "Siz putlar değil, yalanlar düzüp uyduruyorsunuz. Bu putların kendileri birer yalan. Sonra, onların tanrı-tanrıçalar olduğunu veya Allah'ın tecessümü, O'nun oğlu, gözdeleri veya O'nun katında şefaatçı olduğuna veya meslek ihsan ettiğine olan inancınız, tamamen kendi zan ve arzularınızdan uydurduğunuz yalanlardır. Gerçek şu ki, onlar cansız, güçsüz ve beceriksiz birer puttan başka bir şey değildir.
29. Bu bir-iki cümlede Hz. İbrahim (a.s) puta-tapıcılığa karşı söylenmesi gereken tüm gerekli şeyleri söylemiştir. Bir kişiyi veya eşyayı mabud edinmek için mutlaka bir sebep gereklidir. Böyle bir sebep, o kimsenin kişisel mükemmelliği nedeniyle mabud edinilmesi olabilir. Bir diğer sebeb onun insanın yaratıcısı, bu nedenle de insanın varoluşu için ona borçlu olması olabilir. Üçüncüsü, onun insanın rızkını, yaşaması için mutlaka gerekli olan şeyleri, hayatının devamını sağlıyor olmasıdır. Dördüncü bir sebeb, insanın geleceğinin onun merhamet ve desteğine dayanıyor olması ve insanın onu kızdırmakla kendi geleceğini mahvetmesinden korkmasıdır. Hz. İbrahim (a.s) bu dört sebepten hiçbirinin puta-tapıcılığı desteklemediğini, bilakis hepsinin bir tek Allah'a ibadeti gerektirdiğini söylemiştir. Onların sadece birer put olduklarını söyleyerek birinci sebebin olmadığını göstermiştir. Çünkü bir put kendisinin mabud kabul edilmesine sebep teşkil edecek hiçbir mükemmelliğe sahip değildir. "Onları siz uydurup-düzüyorsunuz (yaratıyorsunuz) " diyerek ikinci, "Onlar size rızık veremezler" diyerek de üçüncü sebebin olmadığını belirtmektedir. Son olarak da "Sonunda Allah'a döndürüleceksiniz." Bu putlara değil demektedir. O halde sizin kaderinizi iyi veya kötüye çevirmek onların değil, sadece Allah'ın elindedir. Böylece Şirk'i tamamen reddettikten sonra Hz. İbrahim (a.s) bir kimseyi mabud edinmek için öne sürülen sebeblerin, sadece kendisine hiçbir ortak koşmaksızın ibadet edilmesi gereken Allah'a uygun olduğunu açıklığa kavuşturmuştur.