71- Derler ki: "Eğer doğruyu söyleyenler iseniz, bu va'dolunan (azab) ne zaman?"(88)
72- De ki: "Belki de(89) acele etmekte olduğunuzun (azabın) bir kısmı size yetişmiştir bile."
73- Hiç şüphesiz, senin Rabbin, insanlara karşı büyük lütuf (fazl) sahibidir, ancak insanların çoğu şükretmiyorlar.(90)
AÇIKLAMA
88. Daha önceki ayette işaret edilen tehdidin aynısı. Onlar şunu demek istediler: "Kendisiyle korkuttuğun felaket başımıza ne zaman gelecek? Seni sadece reddetmekle kalmıyor, aynı zamanda senin vazifene engel olmak için yapabileceğimiz herşeyi yaptığımız halde, niçin biz cezalandırılmıyoruz?"
89. Bir şeyi ifadede kullanılan bu tarz, mükemmel bir anlatım şeklidir. 'Belki' ve 'umulur' gibi ifadeler ilahi hitapta yeraldığı zaman şüphe ve tereddüt anlamını hiç içermez, aksine, Allah'ın Samed ve Kadir-i Mutlak olduğunu ifade eder. Allah'ın kudreti o kadar büyüktür ki, bir şeyi murad etmesi ve meydana gelmesi aynı anda olur. O, bir şey dilesin de meydana gelmesin, böyle bir olgu tasavvur edilemez. Binaenaleyh, "pek tabiî öyle olması iyi olur" (öyle olması umulur) diye Allah (c.c) buyurduğu zaman, "adetleri değiştirip ıslah etmezseniz kesinlikle öyle olacak" demektir.
90. Yani, "Bir kabahati işleyişinden hemen sonra, Cenab-ı Hakk'ın, hemen suçluyu yakalamaması, aksine tövbe ederek ıslah olması için ona mühlet vermesi aslında Allah'ın merhametindendir. Fakat insanların çoğu bu nimete karşı nankörlük eder ve kendilerini ıslah etmeleri için bu fırsat döneminden istifade etmezler. Yaptıklarından sorguya çekilmediklerini gördükleri zaman, bunun aksine, kendilerini hesaba çekecek hiçbir merciin olmadığı fikrine kapılırlar. Binaenaleyh onlar dilediklerini yapmakta serbesttirler. Varsın, yapılan öğütlerin hiçbirine kulak asmasınlar!"