49- Kendi aralarında Allah adına and içerek, dediler ki: "Gece mutlaka ona ve ailesine bir baskın düzenleyelim, sonra velisine:(63) Ailesinin yok oluşuna biz şahid olmadık ve gerçekten bizler doğruyu söyleyenleriz, diyelim."(64)
50- Onlar, hileli bir düzen kurdu, biz de (onların hilesine karşı) onların farkında olmadığı bir düzen kurduk.(65)
51- Artık sen, onların kurdukları hileli-düzenin uğradığı sona bir bak; biz, onları ve kavimlerini topluca yerle bir ettik.
52- İşte, zulmetmeleri dolayısıyla enkaza dönüşmüş ıpıssız evleri. Hiç şüphe yok, bilmekte olan bir kavim için bunda bir ayet vardır.(66)

AÇIKLAMA

63. " Velisine" ifadesi; Hz. Salih'in (a.s) mensup olduğu kabilenin reisini ifade eder. Eski kabile anane ve geleneğine göre, kabile reisi, kabilenin fertlerinden her hangi birisinin kan davasını güdebilirdi. Mekke'de Hz. Peygamber'in (s.a) amcası Ebu Talib için de durum aynı idi. Eğer Hz. Peygamber'e (s.a) saldırır ve öldürürlerse, mensubu bulunduğu Beni Haşim kabilesinin reisi ve aynı zamanda amcası olan Ebu Talib'in, kabilesi adına bir kan davası iddiası ile ortaya çıkıp çıkmayacağı konusunda Kureyşliler kararsız idi.
64. Bu, Mekke ileri gelenlerinin Hz. Peygamber'e (s.a) karşı düzenledikleri tam bir komplo idi. Onlar Hz. Peygamber'i (s.a) öldürmek üzere, benzer bir komployu hicreti esnasında da düzenlediler. Şöyleki, her kabileden birer kişi olmak kaydıyla bir çete teşkiline karar verdiler.
Bu çete gürûhu, Hz. Peygamber'e hep beraber hucüm edecek ve öldürecekti. Öyleki onun hangi kabile tarafından öldürüldüğü belli olmayacak ve böylece, Beni Haşim de, bu cinayetin failini bulamayacak, dolayısıyla Haşimoğulları'nın, olaya karışan kabilelerin hepsi ile birden, intikam almak üzere savaşması imkansız hale gelmiş olacaktır.
65. Yani, " Kararlaştırdıkları gece Salih'e (s.a) baskın yapamadan önce, Allah (c.c) onların üstüne, hepsini tamamıyla yok eden, azabını indirdi. Hz. Salih'in (s.a) mûcizevi dişi-devesini sakatladıktan sonra, bu komployu hazırlamış oldukları anlaşılmaktadır. Hud Suresi'nin 65. ayetine göre, kavmi dişi deveyi öldürdüğü zaman, Hz. Salih (s.a) onlara üç gün yurtlarında istediklerini yapabileceklerini söyledi. Çünkü bu süre içinde onları Allah'ın azabı yakalamıştı. Bu noktada onlar, Salih'in kendilerini korkuttuğu azabın gelebileceği gibi gelemeyeceğini de düşünmüş olabilirler. Binaenaleyh, azabı başlarına indirmek için Allah'ın (c.c) tayin etmiş olduğu geceyi, büyük bir ihtimalle onlar da, Peygamber'e saldırmak için seçmişlerdir. Böylece Hz. Salih'e (a.s) dokunamadan hemen önce Allah (c.c) onları yerle bir etmiştir."
66. Yani, " Cahil kimseler şöyle der: " Hz. Salih'in devesinin öldürülmesiyle Semûd kavmini yerle bir eden deprem arasında hiçbir alâka yoktur. Bu gibi olayların kendi tabîî sebebleri vardır. Bu gibi şeylerin olması veya olmamasının, o yerde oturan insanların dindarlığı ya da günahkârlığı, zorba ya da adil olmalarıyla hiçbir ilgisi yoktur." Şu şehir veya ülke günah ve kötülüklerle doldu; bundan dolayı, bir tufan onları yoketti ya da deprem, oraların sakinlerini yerle bir etti veya ani bir felaket onları helak etti." gibi sözler mânâsızdır. İlim ve hikmet sahibi kimseler ise, bu kâinatın kör ve sağır bir tanrı tarafından değil, aksine Alîm ve Hakîm olan Bir Allah'ın vermekte olduğu kararlarla idare edilmekte olduğunu anlar ve bilir. O'nun kararları maddi sebeblere bağlı değil, maddî sebebler O'nun idaresine tabidir. Toplumları hor ve aşağılık kılan kararları, körü körüne değil aksine hikmet ve adalete uygun olarak alınır. O'nun Kitabı cezalandırma ilkesini de içerir. Buna göre günahkârlar işledikleri kötü amellerinden dolayı ahlakî alanlarda bu dünyada da cezalandırılır. Bu gerçeklerin farkında olanlar, maddî ve tabîî sebebleri ileri sürmek suretiyle deprem v.s gibi doğal afetleri te'vil edip saptırmazlar. Aksine. bu olayları kendileri için bir ihtar cezası olarak değerlendirir ve onlardan ibret dersleri alırlar. Bizzat kendisinin yaratmış olduğu mamur bir yer ve sakinleri, Yaratıcı'nın, hangi ahlâkî sebeblerden dolayı yok ettiğini anlamaya çalışırlar. Hal ve haraketlerini, Allah'ın gazabını celbedecek yoldan, O'nun rahmetini çekecek yola doğru çevirirler.