183- "İnsanların eşyasını değerden düşürüp-eksiltmeyin ve yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın."
184- "Sizi ve önceki yaratılmışları yaratandan korkup-sakının."
185- Dediler ki: "Sen ancak büyülenmişlerdensin."
186- "Sen, yalnızca benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsin ve biz senin gerçekte yalancılardan olduğunu sanmaktayız."
187- "Eğer doğru sözlülerden isen, bu durumda gökten üstümüze bir parça düşürüver."
188- Dedi ki: "Rabbim, yapmakta olduklarınızı daha iyi bilmektedir.(116)
189- Sonunda onu yalanladılar, böylece onları o gölgelik-gününün azabı yakaladı.(117) Gerçekten o, büyük bir günün azabıydı.
190- Hiç şüphe yok, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.
191- Ve hiç şüphe yok, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.
192- Gerçekten o(118) (Kur'an) , alemlerin Rabbinin (bir) indirmesidir.(119)
AÇIKLAMA
116. Yani, "Azabı getirmek benim kudretim dahilinde değildir, Allah'ın kudreti dahilindedir ve O, kötülüklerden bütünüyle haberdardır. Dilediği zaman ve dilediği şekilde azabı gönderecektir."
Eyke halkının bu isteğinde ve Hz. Şuayb'ın (a.s) cevabında Kureyş için de bir uyarı vardır. Onlar da Hz. Peygamber'den (s.a) üzerine azab getirmesini istiyorlardı: "Yahut, zannetiğin gibi göğü parçalar halinde üzerimize düşürmelisin..." (İsra: 92) . İşte burada Kureyş'e Eyke halkının da peygamberlerinden benzer isteklerde bulundukları ve peygamberlerinden aldıkları cevabın Hz. Muhammed'in (s.a) cevabı olduğu söylenmektedir.
117. Bu azabın ayrıntılarını ne Kur'an'da, ne de sahih hadislerde bulmak mümkün değildir. Ancak metinden öğrendiğimiz şudur: Bu halk gökten bir azab isteğinde bulununca, Allah kendilerine bir kubbe gibi üzerlerini örten bir bulut gönderdi ve sürekli yağış azabıyla hepsi helak oluncaya kadar bu bulut üzerlerinde kaldı. Medyenliler'e gönderilen azabın mahiyetinin Eykeliler'e gönderilenden farklı olduğunu Kur'an açıkça belirtmektedir. Eykeliler, burada anıldığı üzere, gölge azabıyla helâk edilirken, Medyenliler'e gelen azab, korkunç bir deprem şeklinde idi: "Derken o sarsıntı onları yakalayıverdi ve yurtlarında yüzüstü kalakaldılar." (A'raf: 91) . "Zulmedenleri o korkunç ses yakaladı da yurtlarında yüzüstü kalakaldılar." (Hud: 94) . Dolayısıyle, her iki azabı da aynı saymak yanlıştır. Bazı müfessirler, "Gölge Günü'nün azabı" konusunda açıklamalarda bulunmuşlarsa da, bilgilerinin kaynağını bilmiyoruz. İbn Cerir, Hz. Abdullah İbn Abbas'tan (r.a) şöyle bir rivayette bulunur: "Alimlerden size Gölge Günü'nün azabıyla ilgili açıklamada bulunacak biri olursa, bunu doğru saymayın."
118. Tarihî kıssaların sonunda surenin kendisiyle başladığı aynı tema tekrarlanmaktadır. Bkz. 1-9. ayetler.
119. Yani, "Ayetleri size okunan apaçık Kitap ve Kitab-ı Mübin ve halkın yüz çevirdiği bu "Uyarı", bir insanın zan ve hayallerinin ürünü değildir; Hz. Muhammed (s.a) trafından yazılıp toplanmış da değildir; Alemler'in Rabbi'nin vahiylerinden oluşmaktadır o."