Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla

1- Ne mübarektir(1) , Furkan'ı(2) alemler için uyarıcı-korkutucu(3) olsun diye kuluna parça parça indiren(4) .
2- Göklerin ve yerin mülkü O'nundur;(5) çocuk edinmemiştir,(6) O'na mülkünde ortak yoktur,(7) her şeyi yaratmış, ona bir düzen vermiş, belli bir ölçüyle takdir etmiştir.(8)
3- O'nun dışında, hiç bir şeyi yaratmayan, üstelik kendileri yaratılmış olan, kendi nefislerine bile ne zarar, ne yarar sağlayamayan, öldürmeye, yaşatmaya ve yeniden diriltip-yaymaya güçleri yetmeyen birtakım ilahlar(9) edindiler.(10)

AÇIKLAMA

1. Arapça "tebareke" kelimesi son derece kapsamlı olup 'mübarektir' kelimesi ile karşılanamayacağı gibi, bir cümleyle bile ifade edilemez. Bununla birlikte, belki birinci ve ikinci ayetlerin anlamları göz önüne alındığında kavranabilir. Burada şu anlamları ifade ettiğini söyleyebiliriz:
1) Allah, en lütufkâr olandır. Bu yüzdendir ki, tüm insanlığı uyarsın diye Kulu'na "el-Furkan" nimetini derece derece bahşetmiştir.
2) Allah, en büyük ve en yüce olandır. Çünkü, göklerin ve yerin hakimiyeti O'nundur.
3) Allah, en kutsal, en pâk ve en kamil olandır. Şirkin her türlüsünden uzak bulunup ilâhlığında bir ortağı olmadığı gibi, yerini alacak bir oğula da muhtaç değildir. Çünkü O, ebedî olandır.
4) Allah, rütbe bakımından da en yüce ve en ulu olandır. Mülk ve hükümranlık bütünüyle ve yalnızca O'na aittir ve kudret ve otoritesinde kimsenin payı yoktur.
5) Allah kâinatın yegane yaratıcısı olup kâinattaki her bir şeyi yaratmış ve takdir etmiştir. (Ayrıntı için bkz. Mümunun, an: 14, Furkan, an: 19) .
2. El-Furkan: Ölçü. Doğruyla yanlışı, erdemle kötüyü ve hakla batılı ayırıp değerlendirmede ölçü olduğundan dolayı Kur'an'a el-Furkan denmiştir.
3. "... Alemler için uyarıcı-korkutucu": Tüm insanlığı gaflet ve delâletlerinin kötü sonuçları konusunda uyarsın diye. Uyarıcı, el-Furkan veya onun kendisine indirdiği Hz. Peygamber'in (s.a) kendisi olabilir. Gerçekte, bir ve aynı amaçla gönderildiklerinden hem el-Furkan, hem de Hz. Peygamber (s.a) uyarıcıdır. Kur'an'ın ve Hz. Muhammed'in (s.a) peygamberliğinin mesajı tek ve belli bir ülke için değil, tüm dünya içindir. Yine, yalnız kendi zamanı için değil, kendinden kıyamete kadar bütün zamanlar içindir. Bu gerçek Kur'an'ın çeşitli yerlerinde ifade edilmiştir: "De: "Ey insanlar, muhakkak ben sizin hepinize gönderilmiş Allah'ın Rasûlü'yüm..." (Araf: 158) , "... Ve bu Kur'an, kendisiyle sizi ve ulaştığı herkesi uyarayım diye bana vahyolunuyor." (En'am: 19) . "Biz seni ancak tüm insanlığa müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik." (Sebe: 28) ve "Biz seni ancak alemler için bir rahmet olarak gönderdik." (Enbiya: 107) .
Bizzat Hz. Peygamber de (s.a) bunu hadislerinde açıkça ifade etmiştir: "Ben, kırmızı ve siyah tüm insanlara gönderildim." (Buhari, Müslim) . "Ben, bütün insanlığa gönderildim ve ben, peygamberlerin sonuncusuyum." (Müslim) .
4. "" kelimesi tedricen, parça parça indirmeyi ifade eder. Girişte bu şekilde dikkat çekilmesinin hikmeti, Mekke kâfirlerinin Kur'an'ın neden bir defada indirilmediği şeklindeki itirazlarının ele alındığı 32. ayet incelenirken açıklanacaktır.
5. Şöyle de çevrilebilir: "Göklerin ve yerin hakimiyeti O'nundur." Yani, gökler ve yer üzerinde O'ndan başka kimsenin hakkı yoktur ve başka hiç kimse bu noktada bir paya da sahip değildir.
6. Yani, "O'nun babalıkla hiç bir ilgisi olmadığı gibi, hiç bir oğul da edinmemiştir. Dolayısıyla, başka kimse tapınılmaya layık değildir. O tektir ve ilâhlığında hiç bir ortağı yoktur. Bu nedenle melekleri, cinleri veya velileri O'nun çocukları kabul edenler müşrik ve cahildirler. Aynı şekilde, şu veya bu kişinin O'nun "oğlu" olduğuna inananlar da cahillerdir. Böyleleri Allah'ın büyüklüğünü kavrayamamakta ve O'nun insanlar gibi bir mirasçıya gerek duyacak şekilde zayıf ve muhtaç görmektedirler. Bu ise cehalet ve aptallığın ta kendisidir." Daha fazla ayrıntı için bkz. Yunus, an: 66-68.)
7. Arapça mülk kelimesi "Hakimiyet", "En Yüce Otorite" ve "Hükümdarlık" anlamlarına gelir. Dolayısıyla, cümlenin anlamı şöyle olmaktadır: "Allah tüm kâinatın mutlak hükümdarıdır ve otorite hakkı bulunan başka hiç kimse yoktur. O halde yalnızca O ilâhtır.
Bir kişi herhangi bir şeyi rabb olarak kabul ettiği zaman, kabul ettiği bu şeyin fayda veya zarar verme ve kaderinde söz sahibi olma gücüne sahip bulunduğunu da kabul etmiş olur. Çünkü, kimse güçsüz bir tanrıya tapınmak istemez. Kâinatta yalnızca Allah'ın gerçek güç ve yetkiye sahip olduğu kabul edildiği zaman, artık kimse bir başkası önünde ibadet edip rükuya varamaz, kimsenin ilâhisini söylemez ve kimseyi hükmün sahibi olarak kabul etmez. Çünkü, "Göklerin ve yerin hakimiyeti Allah'a, yalnızca Allah'a aittir."
8. Bunun da daha başka çevirileri yapılabilir: "Tam bir orantıyla meydana getirmiş, her şeye bir oran vermiştir.", "Her şey için şaşmaz bir ölçü tayin etmiştir." Cümlenin gerçek anlamı ise şöyle açıklanabilir: "Allah kâinattaki her şeyi yaratmakla kalmamış, aynı zamanda her şeye biçim, şekil, potansiyel, güç, nitelik, süre, gelişme, sınır ve miktarı ve daha pek çok şeyler vermiştir. Sonra, kendine ayrılan alanda fonksiyonunu yerine getirebilmesi için de rızık ve araçlar yaratmıştır."
Tevhid doktriniyle ilgili Kur'an'ın en kapsamlı ayetlerinden birisidir bu. Hadislerde Hz. Peygamber'in (s.a) ailesindeki her çocuğa konuşmaya başlar başlamaz bu ayeti öğrettiği rivayet edilmiştir. (Abdurrezzak ve İbn Ebi Şeybe) O halde, zihinlerimize Tevhid doktrinini nakşetmenin en iyi aracı olan bu ayeti her müslüman, anlama çağına gelen çocuğunu eğitmede kullanmalıdır.
9. Kelimeler son derece kapsamlı olup ister Allah'ın yarattığı melekler, cinler, peygamberler, veliler, güneş, ay, yıldızlar, ağaçlar, ırmaklar, hayvanlar vs. olsun, isterse insan yapısı taştan putlar olsun müşriklerin tapındığı tüm sahte tanrıları içine almaktadır.
10. Yani, "Allah, insanları gaflet ve delâletleri nedeniyle terkettikleri Hakk'a çağırsın ve akılsızlıklarının kötü sonuçları konusunda kendilerini uyarsın diye kuluna el-Furkan'ı indirmiştir. Furkan, doğrunun yanlıştan, gerçeğin sahteden ayrılması için parça parça vahyolunmaktadır."