92- Gaybı da, müşahede edilebileni de bilendir;(86) onların ortak koştuklarından yücedir.
93- De ki: "Rabbim, eğer onlara va'dolunan (azab) ı mutlaka bana göstereceksen,"
94- "Rabbim, bu durumda beni zulmeden kavmin içinde bırakma."(87)
95- Gerçek şu ki biz, onları tehdit ettiğimiz şeyi şüphesiz sana gösterme gücüne sahibiz.
96- Kötülüğü en güzel olanla uzaklaştır; biz, onların nitelendiregeldiklerini en iyi bileniz.
97- Ve de ki: "Rabbim, şeytanın kışkırtmalarından sana sığınırım."
98- "Ve onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım Rabbim."(88)
99- Sonunda, onlardan birine ölüm geldiği zaman, der ki: "Rabbim, beni geri çevirin."(89)
100- "Ki, geride bıraktığım (dünya) da salih amellerde bulunayım."(90) Asla,(91) gerçekten bu, yalnızca bir sözdür,(92) bunu da kendisi söylemektedir. Onların önlerinde, diriltilip-kaldırılacakları güne kadar bir engel (berzah) vardır.(93)
101- Böylece Sur'a üfürüldüğü zaman artık o gün aralarında soylar (veya soybağları) yoktur ve (üstünlük unsuru olarak soyluluğu veya birbirlerine durumlarını) soruşturmazlar da.(94)
102- Artık kimin tartısı ağır basarsa,(95) işte onlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
AÇIKLAMA
86. Burada müşriklerin "şefaat" ile ilgili inançları reddedilirken, aynı zamanda onların, "şefaat edecek kimselerin gaybin ilmine de vakıf olmaları gerekir." şeklindeki düşüncelerinin reddine de ince bir işaretle değiniliyor. İzah için bkz. Taha an: 85-86, Enbiya an: 27
87. Bu dua -Allah esirgesin- Hz. Peygamber'in (s.a) cezaya dahil edileceği tehlikesinin bulunduğu veya bu duayı etmemiş olsaydı, cezaya dahil edilebilirdi anlamında değildir. Bu hitap biçimi, herkesin Allah'ın cezasından korkması gerektiği uyarısında bulunmak için seçilmiştir. Kimse cezanın gelmesini istememeli, buna rağmen gelirse işlediği kötülükte ısrar etmemelidir. Allah'ın cezası, kendisinden yalnızca günahkârların değil, dindar insanların bile korkması gereken bir şeydir. Çünkü, Allah'ın gazabı geldiğinde, yalnızca günah-kârları kapsamakla kalmaz, dindarları da içine alabilir. Bu bakımdan şerli ve kötü bir toplumda yaşamak zorunda olanlar, her zaman dua ile Allah'a sığınmalıdırlar. Çünkü azabın ne zaman geleceği bilinmez.
88. Açıklama için bkz. En'am, an: 71-72, A'raf, an: 138, 150-153, Yusuf, an: 39, Hicr, an: 48, Nahl an: 122-124, İsra an: 53, 63, Fussilet an: 35-41.
89. Ayette, duada 'gönderin' denilerek Allah için çoğul şekil kullanılmıştır; Bu saygı ifade edilebileceği gibi, kötülerin canını alan melekleri de kapsıyor olabilir. Yalvarış şu şekildedir: "Rabbim, beni geri gönderin."
90. Kur'an'ın çeşitli yerlerinde, kötülerden her birinin ölümünden Cehennem'e gireceği ana kadar ve hatta bundan da sonra tekrar tekrar "Rabbim, beni dünyaya geri gönder, sana bir daha itaatsizlik etmem, artık hep salih amellerde bulunurum." diye yalvaracağı belirtilmektedir. Bkz. En'am: 27-28, A'raf: 53, İbrahim: 44-45, Müminun: 105-115, Şuara: 102, Fatır: 37, Zümer: 58-59, Mümin: 10-12, Şura: 44 ve ilgili açıklama notları.
91. Yani, "Artık o bir daha geri gönderilmeyecek ve kendisine bir ikinci fırsat tanınmayacaktır." Çünkü, bu durumda insanın dünya hayatında tutulduğu imtihanın bir anlamı kalmaz. Ancak insan geri gönderilecek olsaydı şayet, bu iki şekilde gerçekleşebilirdi: Birincisi, insan ölümden sonra orada tüm gördüklerine rağmen, dünyaya geri gönderilecek olurdu ki o takdirde imtihanın bir anlamı kalmazdı. Çünkü önemli olan gördükten sonra değil, görmeden önce iman etmektir. İkincisi, insanın ölümden sonra gördüklerine dair hafızasında ne varsa silinir ve ilk kez nasıl yaratılmışsa yine o şekilde gönderilirdi. Fakat bu şekilde gönderilen bir insan yine aynı davranışlar içerisinde olacağından böyle bir denemeye değmez. Daha fazla açıklama için bkz. Bakara: 210 ve an 228, En'am: 6, 139-140, Yunus, an: 26
92. Yani, "Şimdi sonuyla karşı karşıya kalınca, artık dünyaya geri gönderilmesini söylemekten başka yapacağı bir şey yoktur; o halde, bırakın istediğini söylesin, nasıl olsa geri dönmesine asla izin verilmeyecektir."
93. Yani, "Artık onlarla dünya arasında, dünyaya geri dönmelerine izin vermeyecek bir "Berzah" bir engel bulunuyor. Dolayısıyla, Yeniden Dirilme Günü'ne kadar bu durumda kalacaklar."
94. Burada babanın 'baba' olarak, oğulun 'oğul' olarak kalmayacağı anlamı yoktur. Söylenmek istenen, birbirine yardım edemeyecekleri, herkes kendi getirdiği yükün derdine düşeceğinden baba-oğul olarak birbirlerini soruşturamayacaklardır. Ayrıca bkz. Mearic: 10-14, Abese: 34-37.
95. Yani, iyilikleri ağır gelecek ve tartıda kötülükleri karşısında ağır basacak olanlar.