24- Bunun üzerine, kavminden küfre sapmış önde gelenler dediler ki: "Bu, sizin benzeriniz olan bir beşerden başkası değildir.(26) Size karşı üstünlük elde etmek istiyor.(27) Eğer Allah (öne sürdüklerini) dilemiş olsaydı, muhakkak melekler indirirdi.(27/a) Hem biz geçmiş atalarınızdan da bunu işitmiş değiliz."
25- "O, kendisinde delilik bulunan bir adamdan başkası değildir, onu belli bir süre gözetleyin."
26- "Rabbim" dedi (Nuh) . "Beni yalanlamalarına karşılık, bana yardım et."(28)
AÇIKLAMA
26."İnsan peygamber olamaz ve peygamber de insan olamaz" şeklinde yanlış bir inanç vardı. Bu yüzden Kur'an tekrar tekrar bu yanlış anlayışı reddetmekte ve tüm peygamberlerin insan olduklarını ve insanlara ancak bir insanın peygamber olarak gönderilebileceğini ifade etmektedir. Ayrıntılarla ilgili olarak bkz. A'raf: 63, 69, Yunus: 2, Hud: 27-31, Yusuf: 109, Râd: 38, İbrahim: 10-11, Nahl: 43, İsra: 94-95, Kehf: 110, Enbiya: 3-34, Müminun: 33, 34-47, Furkan: 7, 20, Şuara: 154-186, Yasin: 15, Fussilet: 6 ve ilgili açıklama notları.
27. Halklarını ıslaha çalışan herkese karşı yükseltilen en eski itirazlardan biri de hep bu suçlama olagelmiştir. Karşı çıkanlar her zaman 'düzeltici'leri, ülkede hakimiyet sağlamak için dini istismar etmekle suçlaya gelmişlerdir. Musa, Harun ve İsa Peygamber (a.s) gibi Hz. Muhammed (s.a) aynı suçla suçlanmıştı. (Bkz. Yunus: 78) O kadar ki, Peygamber inancının "hükümdarlık" olduğunu sanan Mekkeliler O'na mesajını yaymaktan vazgeçmesi halinde başlarına hükümdar yapmayı teklif etmişlerdir.
Gerçekten, kendilerini dünyevî kazanç ve çıkarlar peşinde tüketen kişiler, bu dünyada bazılarının özel çıkar gözetmeden ve içtenlikle insanlığın iyiliği için kendilerini ortaya koyabileceklerine asla inanamazlar. Böyleleri güç ve iktidarı ele geçirmek için kandırıcı sloganlar atmayı ve gece gündüz durmadan yalan va'dlerde bulunmayı oldukça tabii görürler. Ancak halkı kandırmak için içten ve bensiz görünmek gerektiği, aslında bunların hiçbir işe yaramayacağı düşüncesindedir onlar. Bu nedenledir ki, her dönemde iktidarda olanlar, sanki iktidar ve egemenlik kendilerinin doğuştan hakkıymış ve iktidarı ele geçirme kavgalarından dolayı kendileri hiç kınanamazmış gibi 'ıslah ediciler'e, doğruya çağıranlara sürekli olarak 'iktidar hırslısı' damgasını vurmuşlardır. (daha fazla açıklama için bkz. an: 36)
Bu bağlamda, kokuşmuş hayat düzenlerini ıslah etmeye çalışanların hakk düzeni kurmak için iktidarda olanlarla çatışmalarının kaçınılmaz olduğu da belirtilmelidir. İktidarı ellerinde tutanların kendilerini yerlerinden etmesi kaçınılmaz olan Peygamberlere ve izleyicilerine her zaman karşı çıkmış olmalarının nedeni budur. Bununla birlikte, iktidarı kendileri için ele geçirmeye çalışanlarla halkı ve kokuşmuş düzenleri ıslaha çalışanlar arasında büyük bir farklılığın olduğu açıktır.
27/a. Nuh'un kavminin, Allah'ın varlığını ve O'nun Kâinatın Rabbi, meleklerin de O'nun itaatkâr kulları olduğunu inkâr etmediklerine açık bir delil vardır burada. Onlar yalnızca şirk içindedirler; Allah'a sıfatlarında, kudretinde ve haklarında ortaklar tanıyorlardı.
28. "Bu halka karşı bana yardım et"; "Bunlardan intikamımı al, çünkü beni yalanladılar", Kamer Suresi ayet: 10, "O da Rabbine yalvardı: "Ben yenildim, dolayısıyle yardım et." Nuh: 26-27: "Ve Nuh dedi: "Rabbim, Yeryüzünde Kâfirlerden hiçbir yurt tutan bırakma; eğer bırakacak olursan kullarını saptırırlar ve ancak facir, alabildiğine Kâfir doğur(tur) lar."