40- Onlar, yalnızca; "Rabbimiz Allah'tır" demelerinden dolayı, haksız yere yurtlarından sürgün edilip çıkarıldılar.(80) -(81) Eğer Allah'ın, insanların bir kısmıyla bir kısmını defetmesi (yenilgiye uğratması) olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar(82) ve içinde Allah'ın isminin çokça anıldığı mescidler, muhakkak yıkılır giderdi.(83) Allah kendi (dini) ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder.(84) Şüphesiz Allah, güçlü olandır, aziz olandır.
41- Onlar ki, yer yüzünde kendilerini yerleştirir iktidar sahibi kılarsak, dosdoğru namazı kılarlar, zekatı verirler, ma'rufu emrederler, münkerden sakındırırlar.(85) Bütün işlerin sonu Allah'a aittir.(86)
AÇIKLAMA
80. 40. ayette müminlerin yurtlarından çıkarılmış olmalarına değinilmesi, Hacc Suresi'nin bu bölümünün Medine'de nazıl olduğunu göstermektedir.
81. Müslümanların çektikleri zulümler hakkında genel bir fikrimiz olması için bir kaç örnek seçtik:
1) Hz. Suheyb Rûmî Medine'ye hicret edeceği sırada herşeyini kaybetmişti. Oraya vardığında üzerine giydiği elbiseler hariç hiç bir şeyi yoktu. Sahip olduğu herşeyi kendi emeğiyle kazanmış olmasına rağmen Mekkeliler onun tüm mallarına el koymuşlardı.
2) Hz. Ebu Seleme, karısı ve henüz memedeki çocuğuyla Mekke'yi terkedeceği sırada, karısının ailesi zorla onu karısından ayırdılar. Daha sonra kendi ailesi de çocuğu karısının ailesinden aldılar. Böylece zavallı kadın bir yıl üzüntü ve hasret içinde yaşadı. Bir yıl sonra her nasılsa çocuğunu kurtardı ve tehlikeli bir yolculukla yalnız başına Mekke'den Medine'ye gitti.
3) Ayyaş bin Rebia, Ebu Cehil'in üvey kardeşi idi. Medine'ye hicret ettiğinde Ebu Cehil ve başka bir kardeşi onu takip ederek ona şöyle bir yalan söylediler: "Annen seni (Ayyaş) görünceye dek güneşten korunmayacağına ve taranmayacağına dair yemin etti. Bu yüzden bizimle Mekke'ye gelip annene görünmelisin." Ayyaş bu tuzağa kandı. Mekke'ye giderlerken kardeşleri onu esir aldılar ve Mekke'ye elleri ayakları bağlı bir şekilde sokup: "Ey Mekkeliler, işte bu delileri böyle terbiye edip yola getirin", dediler. Ayyaş uzun süre bu durumda kaldı, en sonunda cesur bir müslüman tarafından kurtarıldı.
82. Savme, Biye ve Salavat dünyayı bırakıp kendilerini ibadete adayan kimselerin ibadet yerlerinin isimleridir. Salavat, Aramicede salavta idi. Belki de İngilizce'deki salute ve salutation kelimelerinin kökenidir.
83. Bu cümlede ilahi bir kural ortaya konulmaktadır: "Allah hiç bir topluluğun ve hiç bir grubun sürekli hakim durumda olmasına izin vermez. Her an bir grubu başka bir grupla defeder."
Eğer böyle olmasaydı, sürekli hakim olan grup sadece siyasi ve ekonomik alanlarda karışıklık çıkarmakla kalmaz, aynı zamanda ibadet yerlerini de yakıp yıkardı. Bu kurala Bakara Suresi 251. ayette de değinilmiştir.
84. "Allah'a yardım edenler", insanları tevhide çağıran ve "Hak Din"in ve doğruluğun ikame edilmesi için çaba harcayan kimselerdir. Daha geniş açıklama için bkz. Âl-i İmran an: 50.
85. ".... iktidar verdiğimiz vakit.. çalışırlar." Bu bir tek cümlede İslam devletinin asıl gayesi ve o iktidara sahip olanların özellikleri geniş geniş değil kısaca anlatılmaktadır. Allah'a yardım eden ve O'nun yardımını hakedenler, doğru davranışlarda bulunur, namazı kılar, zekat toplamak için gerekli düzenlemeleri yapar, yetki ve güçlerini iyiliği emir, kötülükten sakındırma yolunda harcarlar.
86. Yani, "Yeryüzünde kime, ne zaman iktidar verileceğine karar veren Allah'tır." Burada, yeryüzünün ve orada yaşayanların kaderinin kendi ellerinde olduğunu ve bu gücü ellerinden alacak başka bir gücün varolmadığını zanneden gururlu ve kendini beğenmiş insanların bu asılsız zanları ortadan kaldırılmaktadır. Bilakis Allah, kendisinin her şeye kadir ve en güçlü olduğunu göstermek için olağanüstü bir şekilde iktidarı kuvvetli görünenden alıp güçsüze verir.