32- İşte böyle; kim Allah'ın şiarlarını(60) yüceltirse, şüphesiz bu, kalblerin takvasındandır.(61)
33- Onlarda sizin için adı konulmuş bir süreye kadar yararlar vardır.(62) Sonra onların yerleri Beyt-i atik'tir.(63)
34- Biz her ümmet için bir "Mensek" kıldık,(64) O'nun kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine Allah'ın adını ansınlar diye. İşte sizin ilahınız bir tek ilahtır, artık yalnızca O'na teslim olun. Sen alçak gönüllü olanlara müjde ver.(65)
AÇIKLAMA
60. "Allah'ın işaretleri" Namaz, oruç, hacc.. vs. veya bir mescid, kurban kesme vs. (Bkz. Maide: 2 ve bununla ilgili an: 5-7) .
61. Yani, bir kimsenin Allah'ın "işaretlerine" saygı göstermesi onun kalbinde takva olduğunu gösterir. Diğer taraftan onların kutsiyetine saygı göstermeyen kimse, kendisinde Allah korkusu ve takva olmadığını belirtmiş olur. Bu, ya onun Allah'a inanmadığını, ya da O'na isyankâr bir tavır içine girmiş olduğun gösterir.
62. Burada, "Allah'ın işaretlerinden" sayıldığı için kurbanlık hayvanlardan da bir yarar sağlanamayacağı konusunda meydana gelen yanlış anlama ortadan kaldırılmaktadır. Bu açıklama gerekliydi, çünkü Araplar, bu hayvanlardan faydalanmayı haram kabul ediyorlardı. Bu hayvanlar hacc sırasında kurban edilmek üzere işaretlendikleri andan itibaren onların sütü içilemez, üzerlerine ne binilebilir, ne de yük taşınabilirdi. Bu ayette bu yanlış anlama ortadan kaldırılmaktadır.
Hz. Ebu Hureyre ve Enes, Peygamber'in (s.a) devesini yedeğinde götürdüğü halde çok yorgun ve zavallı bir şekilde yürüyen bir adam gördüğünü rivayet ediyorlar. Peygamber (s.a) ona devesine binmesini söylediğinde, adam devenin kurban için adandığı cevabını vermişti. Peygamber (s.a) de tekrar ona devesine binmesini emretmişti.
"Belli bir süreye kadar" sözlerinin neyi ifade ettiği konusunda büyük bir görüş ayrılığı vardır. Bazı müfessirler, özellikle İbn Abbas, Katade, Mücahid, Dahhâk ve A'ta, bunun hayvanların kurban için işaretlendikleri (adandıkları) zaman olduğu görüşündedirler. Bu görüş yanlıştır, çünkü o zaman onlardan yararlanma konusunda verilen izin anlamsız olur. Urve bin Zübeyr ve A'ta bin Rabia'nın da içlerinde bulunduğu bir grup müfessir ise "belirli süre"nin hayvanın kurban edileceği zaman olduğu ve hayvan kurban edilinceye kadar onlardan yararlanıbileceği görüşündedir. Kişi bu hayvanlara binebilir, sütlerini içebilir, genç olanlarını kullanabilir, kıl ve yünlerini kesebilir vs. İmam Şafii, bu görüşü benimsemiştir. Hanefiler de gerektiğinde onlardan yararlanılabileceği, fakat yararlanmamanın daha iyi olacağı görüşündedirler.
63. Bu, kurbanların Kabe'nin "Eski Ev"in çevresinde kesilmesi gerektiği anlamına gelmez. Kur'an "Allah'ın Evi" veya Mescid-i Haram'ı sadece Kabe'nin binası için değil, Mekke'nin, yani haram bölgenin tümü için kullanır. (Maide: 95) .
64. Bu ayet iki şey ifade eder:
1) Kurban kesmek, tüm vahyî dinlerde bir tek Allah'a ibadetin önemli bir bölümüdür. Allah, tevhidi aşılamak için insanların kendisinden başkası adına kurban kesmelerini yasaklamıştır. Bu Allah'tan başkası önünde yapılması yasaklanan diğer şeylerle de uyum içindedir. Mesela Allah'tan başkası önünde secde etmek, Allah'tan başkası adına yemin etmek, Allah'ın belirlediği yerler dışındaki yerleri kutsal kabul edip ziyaret etmek, Allah'tan başkası için oruç tutmak vs. hep yasaklanmıştır.
2) Ayrıntıları farklı olsa da çeşitli zaman, ülke ve dinlerde vahyî dinin ortak özelliklerinden biri, Allah adına kurban kesilmesinin amacının aynı oluşuydu.
65. Arapça "muhbitin" kelimesini tek bir kelime ile tercüme etmek mümkün değildir. Bu ifade 1) Allah önünde gurur ve kibiri bırakıp tevazuyu seçenleri, 2) Kendilerini O'nun hizmet ve kulluğuna adayanları, 3) O'nun emirlerine samimiyetle boyun eğenleri içerir.