28- O, önlerindekini de, arkalarındakini de bilmektedir; onlar şefaat de etmezler; (kendisinden) hoşnut olunandan başka. Ve onlar, O'nun haşmetinden içleri titremekte olanlardır.(27)
29- Onlardan her kim ki: "Gerçekten ben, O'nun dışında bir ilahım" diyecek olsa, bu durumda biz onu cehennemle cezalandırırız. Zalimleri biz böyle cezalandırmaktayız.
30- O küfre sapanlar görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, biz onları ayırdık(28) ve her canlı şeyi sudan yarattık.(29) Yine de onlar inanmayacaklar mı?
31- Yer onları sarsmasın diye onun üstünde dağlar yarattık. (30) Ve orada iniş yolları açtık. (31) Ta ki (maksatlarına) ulaşabilsinler. (32)
32- Gökyüzünü korunmuş bir tavan kıldık;(33) onlar ise bunun ayetlerinden yüz çevirmektedirler.(34)
33- Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratan O'dur; her biri bir yörüngede yüzüp gitmektedirler.(35)
AÇIKLAMA
27. Bu iki ayet müşriklerin melekleri ilâh olarak kabul etmelerine neden olan iki sebebi reddetmektedir.
1) Onlar melekleri Allah'ın çocukları olarak kabul ediyorlardı.
2) Onlar meleklere ibadet ettiklerinde, meleklerin bundan memnun olup kendileri adına Allah katında şefaatçi olacaklarını sanıyorlardı. (bkz. Yunus: 18, Zumer: 3)
Bu bağlamda Kur'an'ın müşriklerin şefaat ilkesini, onların bu şefaatçilerinin şefaat etmeye yetkili olmadıklarını söyleyerek reddettiğine dikkat edilmelidir. Bunun nedeni ise onların gaybı bilememeleridir. Oysa Allah onlara açık olanı da gizli olanı da bilir. O halde melekler, peygamberler ve veliler ancak Allah'ın izniyle şefaat edebileceklerdir. Şefaati dinleme ve kabul etme yetkisi sadece Allah'a mahsus olduğuna göre, kimse ilâhî haklara ve ibadete layık değildir. Ayrıntılar için bkz. Tâ-Hâ an: 85-86.
28. Metnin ifadesinden, tüm evrenin bir zamanlar sadece su kütlesi olduğu anlaşılmaktadır. Daha sonra bu kütle farklı parçalara ayrılmış ve dünya ve diğer gök cisimleri olmuştur. Ayrıntılar için bkz. Fussilet an: 13-15.
29. Metindeki ifadeden Allah'ın, suyu hayatın kökeni ve sebebi kıldığını anlıyoruz Bkz. Nur: 45.
30. Açıklama için bkz. Nahl an: 12
31. "Geniş yollar" yeryüzünün çeşitli bölgelerini birbirine bağlayan ve dağlar, ovalar ve kayalar arasında yer alan nehirler ve çeşitli doğa olayları ile oluşturulan yollardı.
32. Bu çok anlamlı bir cümledir. İnsanlar yeryüzünde seyahat etmek için yol bulabilirler anlamına gelebilir. Aynı zamanda yaratılışın düzeni altında yatan hikmetin onları Hakka ulaştırabileceği anlamına da gelebilir.
33. Açıklama için bkz. Hicr Suresi, an: 8 ve 10-12
34. Yani "Gökte var olan ayet ve işaretler."
35. "" (hepsi) ve "" (yüzmektedirler) kelimelerinin çoğul kullanılışı, sadece güneş ve ayın değil, tüm gök cisimlerinin kendi yörüngelerinde yüzdüklerini, durgun ve sabit olmadıklarını ifade etmektedir. Bkz. Yasin an: 37. Bu ayetler (30-33) bu günkü fizik, biyoloji ve astronominin ilkeleriyle uyum içinde modern bilimsel terimlerle de açıklanabilir.
19-23. ayetlerde şirk reddilmekte, 30-33. ayetlerde ise tevhidi ispatlayan deliller sunulmaktadır. Bu ayetlerde, evrenin yaratılışının ve düzenli işleyişinin, bunların bir tek güçlü yaratıcı tarafından yaratıldığını gösterdiği ve akıllı bir insanın bunların boşu boşuna yaratılmadığını anlayacağı ima edilmektedir. Gerçek bu iken ve çevrenizde, yeryüzünde ve gökte tevhid ilkesinin delillerini görüp dururken neden Peygamber'in mesajını reddediyor ve ondan başka ayetler, mucizeler istiyorsunuz?