60- Böylelikle Firavun, arkasını dönüp gitti, hileli düzenini (yürütecek büyücüleri) bir araya getirdi, sonra geldi.(32)
61- Musa onlara dedi ki:(33) "Size yazıklar olsun, Allah'a karşı yalan düzüp-uydurmayın,(34) sonra bir azab ile kökünüzü kurutur. Yalan düzüp-uyduran gerçekten yok olup gitmiştir."
62- Bunun üzerine, kendi aralarında durumlarını tartışmaya başladılar ve gizli konuşmalara geçtiler.(35)
63- Dediler ki:(36) "Bunlar her halde iki sihirbazdır, sizi sihirleriyle yurdunuzdan sürüp-çıkarmak ve örnek olarak tutturduğunuz yolunuzu (dininizi) yok etmek istemektedirler."(37)
AÇIKLAMA
32. Firavun ve adamları, bu buluşma gününü kendi gelecekleri açısından kesin bir dönüm noktası olarak kabul ediyorlardı; bu nedenle de bu güne çok önem veriyorlardı. Saraydan ülkenin her tarafına büyücüleri çağırıp getirsin diye adamlar gönderilmişti. İnsanları Hz. Musa'nın asasının saldığı korkudan kurtulmaları için büyük gruplar halinde sihirbazları seyretmeye gelmeye teşvik ediyorlardı. Açıkça dinlerinin geleceğinin, sihirbazların becerisine bağlı olduğu söyleniyordu. Dinlerinin yürürlükte kalması sihirbazların başarısına bağlıydı, aksi takdirde Hz. Musa'nın dini, idareyi ele geçirecekti. (Bkz. Şuara: 34-51) .
Burada, saraydaki hanedanın ve Mısır'ın yüksek sınıfının dini ile halkın dininin birbirinden çok farklı olduğuna dikkat edilmelidir. Ayrı tanrıları, ayrı mabetleri ve ölümden sonraki hayat (ahiret) hakkında farklı inanç ve düşünceleri vardı.
İdeolojilerde olduğu gibi dinî merasimlerde de birbirlerinden ayrılıyorlardı. (Toynbee, A Study of History, Somervell'in özeti, cilt, I-VI, s. 31-32) . Bunun yanı sıra birçok dini ayaklanmanın etkisinde kalan yeteri kadar güçlü topluluklar çok tanrıcılık yerine tek tanrıcılığı kabul etmeye yatkındılar. Bundan başka tek tanrıya ibadet eden büyük bir topluluk da vardı, çünkü İsrailoğulları ve aynı inancı paylaşan başka topluluklar tüm nüfusun en azından % 10'unu oluşturuyorlardı. Firavun, 150 yıl kadar önce o dönemin Firavun'u Amnophis IV veya Akhnaton'un (M.Ö. 1377-1360) bir dini reform yaptığını ve kral ve ailesinin ibadet ettiği tek evrensel bir ilâh olan Aton dışındaki tüm ilâhları ortadan kaldırdığını da hatırlatıyordu. Gerçi bu dinî reform daha sonraki bir kral tarafından tekrar geriye döndürülmüştü, ama etkileri hala devam ediyordu ve Firavun, Hz. Musa'nın yeni bir devrim yapmasından korkuyordu.
33. Musa'nın (a.s) hitap etitği "hasımlar" henüz onunla sihirbazlar arasındaki karşılaşmayı görmeyi bekleyen halk değil, onu, sihirbaz diye itham eden Firavun ve saray adamları idi.
34. "Yalanlar", Onların Allah'ın elçisini "sihirbaz", onun mucizelerini de "sihir" olarak adlandırılmalarıydı.
35. Bu, onların kendi durumlarının zayıf olduğunu ve Musa'nın (a.s) gösterdiği mucizenin bir sihir olmadığını bildiklerini göstermektedir. O halde onlar bu karşılaşmaya tereddüt ve korku içinde gelmişlerdir. Fakat Musa'nın (a.s) ani uyarısı onları derinden sarsınca, karşılaşmanın bayram günü açık bir alanda ve gün ışığında yapılmasının hikmetini tartışmaya başladılar. Çünkü onlar, halkın huzurunda yenilirlerse, herkesin sihir ile mucize arasındaki farkı anlayacağını ve kendilerinin savaşı tamamen kaybedeceklerini düşünüyorlardı.
36. Bu görüşte olanlar, Firavun'un adamlarından ne pahasına olursa olsun Hz. Musa'ya karşı koymaya hazırlanmış olan bir grup olmalı. Çok ateşli olanlar belirlenen karşılaşma için halkı hazırlamakla meşgul olmuş, tecrübeli ve daha serinkanlı olanlar ise dikkat ve kendini muhafazayı tavsiye etmiş olmalılar.
37. Büyük bir ihtimalle bu insanlar tartışmalarını iki şeye dayandırıyorlardı.
1) Eğer sihirbazlar da asalarını yılana çevirmeyi başarırlarsa, bu Hz. Musa'nın da sihirbaz olduğunun apaçık bir delili olacaktır.
2) Diğer taraftan, eğer Hz. Musa kazanırsa, yöneticiler ülkelerini kaybedecekler ve onların kültürünü, sanatlarını, medeniyetlerini ve yaratıcılıklarını vs. yansıtan ideal hayat tarzları da otomatik olarak sona erecekti. Bu nedenle onlar Musa'yı (a.s) yenmek için ellerinden geleni yapmalıdırlar.