68- Andolsun Rabbine, biz onları da, şeytanları da mutlaka haşredeceğiz,(42) sonra onları cehennemin çevresinde diz üstü çökmüş olarak hazır bulunduracağız.
69- Sonra, her bir gruptan Rahman (olan Allah) a karşı azgınlık göstermek bakımından en şiddetli olanını ayıracağız.(43)
70- Sonra biz ona (cehenneme) girmeye kimlerin en çok uygun olduğunu daha iyi bilmekteyiz.
71- Sizden ona girmeyecek hiç kimse yoktur.(44) Bu, Rabbinin kesin olarak üzerine aldığı bir karardır.
72- Sonra, takva sahiplerini kurtarırız ve zulme sapanları diz üstü çökmüş olarak bırakıveririz.
73- Onlara apaçık olan ayetlerimiz okunduğunda, o küfre sapanlar, iman edenlere derler ki: "İki gruptan hangisi, makam bakımından daha iyi, topluluk bakımından daha güzeldir?"(45)
74- Onlardan önce nice insan-kuşaklarını yıkıma uğrattık, onlar mal (giyim, kuşam ve tefriş) bakımından da, gösteriş bakımından da daha güzeldiler.
75- De ki: "Kim sapıklık içindeyse, Rahman (olan Allah) , ona süre tanıdıkça tanır; kendilerine va'dedileni -ya azabı veya kıyamet-saatini- gördükleri zaman artık kimin yeri (makam, mevki) daha kötü, kimin askeri-gücü daha zayıfmış, öğreneceklerdir.

AÇIKLAMA

42. "Şeytanlar", günahkar insanların, Allah'ın huzuruna çıkıp yaptıklarından hesaba çekilecekleri bir Ahiret Günü olmadığını söyleyerek sadece bu dünya hayatını yaşamaya ikna eden önderlerdir.
43. Her isyankar topluluğun önderi.
44. Bazı hadislere göre "oraya (cehenneme) uğramak", "cehenneme girmek" anlamındadır. Fakat bu hadislerden hiçbiri sahih değildir. Öyle olsa bu yorum, gerçek müminlerin hiçbir şekilde cehenneme girmeyeceklerini açıkça ifade eden bir çok sahih hadise ve Kur'an'ın kendisine ters düşerdi. Sözlük anlamı olarak da vurûd (bir şeye arzedilmek, uğramak) duhul (girmek) ile eş anlamlı değildir. O halde doğru ifade şu olacaktır. Her insan cehenneme sunulacak, fakat bir sonra ki ayette de açıklandığı gibi dindar, salih insanlar kurtulacak, zalimler orada yüzüstü bırakılacaklardır.
45. Apaçık ayetlerin okunmasına karşılık, kafirler onların sunduğu mesaja inanacakları yerde müminlere, kendilerinin haklı ve doğru olduklarını göstermek için şöyle sorular yönelttiler: "Kimin daha güzel ve büyük evleri var? Kimin hayat standartları daha yüksek? Kimin daha muhteşem ve şâşaalı meclisleri var? Eğer siz mahrum olduğunuz halde bütün bunlara biz sahip isek, o zaman kendiniz için, çok mutlu bir dünya hayatı yaşayan bizler mi, yoksa fakir ve zavallı bir hayat yaşayan sizler mi doğru yoldasınız. Buna karar verin. (Bkz. Kehf an: 37-38)