98- Bu, şüphesiz, onların ayetlerimizi inkâr etmelerine ve: "Biz kemikler haline geldikten, toprak olup ufalandıktan sonra mı, gerçekten biz mi yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?" demelerine karşılık cezalandırır.
99- Görmüyorlar mı; gökleri ve yeri yaratan Allah, onların benzerini yaratmaya gücü yeter ve onlar için de kendisinde şüphe olmayan bir süre (ecel) kılmıştır. Zulmedenler ise ancak inkârda ayak direttiler.
100- De ki: "Eğer siz Rabbimin rahmet hazinelerine malik olsaydınız, bu durumda harcama endişesiyle gerçekten (cimrilik edip elinizde) tutardınız. İnsan pek cimridir.(112)
101- Andolsun, biz Musa'ya apaçık dokuz ayet (mucize) vermiştik;(113) işte İsrailoğullarına sor; onlara geldiği zaman Firavun ona: "Gerçekten ben seni büyülenmiş sanıyorum" demişti.(114)
102- O da: "Andolsun, bunları görülecek-belgeler olarak göklerin ve yerin Rabbinden başkasının indirmediğini(115) sen de bilmişsin; gerçekten ben de seni yıkılmış-harab olmuş sanıyorum" demişti.(116)

AÇIKLAMA

112. Bu ayette, 55. ayette anılan şeyler tekrarlanmaktadır. Bu ayette Mekkelilerin Hz. Muhammed'i (s.a) yani kendileri gibi bir insanı "peygamber" kabul etmemelerinin altında yatan psikolojik sebebe işaret edilmektedir. Çünkü böylece onun üstünlüğünü kabul etmek zorundaydılar ve bir kimsenin kendi çağdaşı olan kendisi gibi bir insanın üstünlüğünü kabul etmesi çok zordur. Bu ayet şöyle genişletilebilir; "Bir başkasının üstünlüğünü bile kabul edemeyecek kadar cimri olan kimselerin Allah'ın tüm hazinelerine sahip olsalar bile başkalarına harcama konusunda cömert olmaları beklenemez."
113. Bunun, Mekkelilerin mucize isteklerine verilen üçüncü cevap olduğuna dikkat edilmelidir. Onlar dediler ki: "Sen şunları gözümüzün önünde yapmadıkça sana inanmayacağız." Onların bu isteklerine karşı şöyle cevap verilmektedir: "Sizin istediğiniz gibi dokuz ayet (mucize) sizden önce Firavun'a gösterilmişti. Onun sadece Hz. Musa'ya (a.s) inanmamak için neler söylediğini biliyorsunuz. Bu mucizeleri de gördükten sonra Peygamber'i (a.s) yine inkar ettiğinde ona ne yaptığımızı da biliyorsunuz."
Burada anılan dokuz mucizeye A'raf Suresi 133. ayette de değinilmektedir. Bu mucizeler şunlardı:
(1) Büyük bir yılana dönüşen asa
(2) Musa'nın güneş gibi parlayan ve beyaz olan sağ eli
(3) Sihirbazların tümünün sihirlerinin bozulması
(4) Kıtlık
(5) Tufan
(6) Çekirge
(7) Buğday güvesi
(8) Kurbağa
(9) Kan afeti
114. Bu nokta, özellikle burada yer almıştır, çünkü Mekkeli müşrikler aynı iddiayı Hz. Peygamber'e de (s.a) yöneltiyorlardı. 47. ayette de şöyle denilmektedir: "O zalimler birbirlerine şöyle derler: Siz büyülenmiş bir adamdan başkasına uymuyorsunuz." Burada Mekkeli müşriklere, Firavun'un da, Hz. Musa'ya inananlara aynı sözleri söylediği ve bu konuda kendilerinin Firavun'a tabi oldukları bildirilmektedir.
Bu bağlamda, Hz. Peygamber'in (s.a) büyülenmesiyle ilgili bir hadise, karşı çıkan bazı hadis inkarcılarına kısaca değinmek istiyorum. Onlar, bu hadisin Kureyşlilerin Peygamber'e yönelttikleri "büyülenmiş" lakabını desteklediğini söylemektedirler, oysa Kur'an bunu reddetmektedir. Fakat onlar şu noktayı unutuyorlar: Aynı durum Firavun'un büyülenmiş diye itham ettiği Hz. Musa (a.s) için de geçerlidir. Çünkü Taha Suresi 66-67. ayetlerinde şöyle denilmektedir: "Sihirlerinden dolayı onların ipleri ve asaları Musa'ya gerçekten debeleniyormuş gibi göründü. Musa bu yüzden kendi içinde bir tür korku duymaya başladı." Eğer hadisin sözleri Kur'an'a aykırı görünüyorsa, Kur'an'ın kendi sözleri Musa'nın büyülenmiş olmadığı konusundaki diğer sözleriyle çelişmiyor mu? Bu hadis inkarcıları, bu ayetin Firavun'un iddiasını desteklediğini mi söylemek istiyorlar?
Gerçekte bu hadis inkarcıları, Mekkeli müşriklerin ve Firavun'un Hz. Muhammed'e (s.a) ve Hz. Musa'ya (a.s) ne anlamda büyülenmiş diye bir iftira yönelttiklerini bilmiyorlar. Onlar; Hz. Musa (a.s) ile Hz. Muhammed'i (s.a) bir düşman gücün büyülediğini ve onların bu sihir içinde peygamber olduklarını iddia ettiklerini ve bu garip mesajı ilettiklerini söylemek istiyorlardı. Kur'an bu iddianın yanlış olduğunu söyler. Fakat bir insana uygulanan kısa süreli büyü ve sihir de reddedilmemiştir, çünkü büyünün bir insana etkisi sanki taşın insan vücuduna çarpması gibidir. Bir peygamberin geçici bir süre büyüden etkilenmiş olması, onun peygamberliğini zedelemez. Aynen bir peygamberi zehirin etkilemesi veya bir peygamberin yaralanması gibi; bir peygamber belirli bir süre bir sihirin, bir büyünün etkisinde de kalabilir. Böyle geçici bir süre devam eden büyü onun peygamberliğine zarar vermez. Allah korusun, eğer büyü onun aklında ve düşüncesinde kötü bir etki yapsaydı, onun getirdiği mesajdan ve vahiyden şüphe edilirdi. Mekkeli müşrikler ve Firavun, Hz. Muhammed'e (s.a) ve Hz. Musa'ya (a.s) büyülenmiş demekle, onların, büyünün etkisiyle tüm düşünme yetilerini kaybettiklerini söylemek istiyorlardı. Kur'an Hz. Peygamber'e (s.a) karşı yöneltilen bu iddia ve iftirayı reddeder.
115. Hz. Musa (a.s) bu sözleri, bu ayetlerin Alemlerin Rabbinden geldiğini ifade etmek için söylemiştir. Çünkü Mısır'a gelen felaketlerin herhangi bir büyü veya insan gücü tarafından yapılmış olması imkansızdır. Hiç bir insan, kurbağa ve çekirgelerin bütün bitkileri yiyip bitirmesini sağlamayı başaramaz. Hz. Musa'nın (a.s) daha önceden Firavun'u, inatçılığından vazgeçmesi için gelecek olan ayetle uyardığı da göz önünde bulundurulmalıdır. Daha sonra o felaket aynen Hz. Musa'nın (a.s) dediği gibi çıkardı. Böyle bir durumda bu felaketlerin yerlerin ve göklerin Rabbi olan Allah'tan başka birisi tarafından gönderildiğini ancak ahmak ve inatçı kimseler söyleyebilir.
116. Yani, "Ben büyülenmiş değilim, bilakis siz çok kötü insanlarsınız. Siz bu kadar açık ayetleri gördükten sonra bile, inkarınızda direttiğiniz için helâk olmayı hak ettiniz."