9- Hiç şüphesiz, zikri (Kur'an'ı) biz indirdik biz; onun koruyucuları da gerçekten biziz.(6)
10- Andolsun, senden önce geçmiş topluluklara da elçiler gönderdik.
11- Onlara herhangi bir peygamber gelmeyegörsün, mutlaka onunla alay ederlerdi.
12- Böylece biz onu (alayı) , suçlu-günahkârların kalblerine sokarız.(7)
13- Onlar ona (indirilen Kitaba) inanmazlar, oysaki evvelkilerin sünneti geçmiştir.
14- Onların üzerlerine gökyüzünden bir kapı açsak da ordan yukarı yükselseler de,
15- Mutlaka: "Gözlerimiz döndürüldü, belki biz büyülenmiş bir topluluğuz" diyeceklerdir.
16- Andolsun, biz gökte burçlar(8) kıldık ve onu gözleyenler için süsledik.(9)
AÇIKLAMA
6. Yani, "O zikri biz indirdik. O halde sizin "deli" dediğiniz elçimiz değil, bilakis bu alaylı ithamınız bizedir. Bunun yanısıra, onun "Bizim zikrimiz" olduğunu ve onu bizim koruduğumuzu bilmelisiniz.
Bu nedenle ona hiçbir zarar veremezsiniz, alaylarınız, iğneli sözleriniz ve düşmanlığınız da onun değerini düşüremez. Ona karşı ne yaparsanız yapın, onun gelişmesini engelleyemezsiniz. Hiç kimse de onu değiştirmeye veya bozmaya güç yetiremeyecektir."
7. Müfessir ve mütercimlerin çoğunluğu 12. ayetteki "onu kablerine soktuk" cümlesindeki "onu" zamirinin 11. ayette geçen "alay" olduğu görüşündedirler. Onlara göre 13. ayetteki "Ona inanmazlar"daki zamir ise 9. ayette geçen "zikr"dir. O zaman 12 ve 13 ayetler şöyle anlaşılır: "Biz o alayı onların kalblerine sokarız ve böylece bu zikre inanmazlar". Gramer bakımından bu görüşte bir yanlışlık olmamasına rağmen, bizim tefsirimiz grametik bakımdan da daha uygun olacaktır. Buna göre 12. ayetin anlamı şöyledir: "Zikr inananların kalblerine girince onlara huzur verir. Fakat aynı şey günahkarların kalbine girince sanki kızgın bir çubuk olur ve onların kalblerini ve zihinlerini yakar."
8. Bundan önceki ayetlerde (14-15.) kafirlerin, Kur'an'a karşı, göğe yükselip ondaki ayetleri görseler bile yine de ona inanmayacak denli sert bir tutumları olduğu bildirilmişti. 16-22. ayetlerde ise Kur'an'ın hak olduğu konusunda onları ikna etmek için bazı ayetler zikredilmektedir.
"Burçlar" (büruç) Allah'ın ayetleridir, çünkü her uzay küresi görünmez sınırlarla çevrildiği için bir gökküreden diğerine geçmek imkansızdır. Bu bağlamda Arapça burç kelimesinin "etrafı surlarla örülmüş bir yer" anlamına geldiği belirtilmelidir. Fakat astronomide teknik bir terim olan burç, güneşin göklerde yaptığı yolculuğun geçiş noktalarını belirten burçlar kuşağının oniki konağından birini kastetmek için kullanılır. Bu, bazı müfessirleri bu ayette de burcun astronomideki anlamıyla kullanıldığını düşünmeye yöneltmiştir. Bazıları da bununla "gezegenler"in kastedildiği görüşündedirler. Fakat eğer bu kelimeyi 19. ayetin kapsamı içinde ele alırsak, "küreler" anlamına geldiği sonucuna varırız.
9. "Biz burçları bakanlar için süsledik." "Bu kürelerden her birine parlak bir yıldız veya gezegen yerleştirdik ve onların güzel görünmelerini sağladık." Başka bir deyişle: "Biz sınırsız olan evreni, sönük, viran ve korkunç yapmadık, bilakis herkes onda hayret verici bir düzen ve ahenk bulur. Ondaki görüntüler o denli çarpıcıdır ki hepsi gönülleri ve zihinleri büyüler. Evrenin bu mükemmel yapısı, onun yaratıcısının sadece büyük ve hikmet sahibi olduğunun değil, aynı zamanda büyük bir sanatkar olduğunun da göstergesi ve delilidir." Kur'an'da yaratıcının bu yönü Secde suresi ayet 7'de belirtilmektedir: " (O Allah ki) yarattığı herşeyi güzel yapandır."