3- Ve O, yeri yayıp uzatan onda sarsılmaz-dağlar ve ırmaklar kılandır. Orada ürünlerin her birinden ikişer çift yaratmıştır; geceyi gündüze bürümektedir.(8) Şüphesiz bunlarda düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır.
4- Yeryüzünde birbirine yakın-komşu olan kıtalar vardır;(9) üzüm bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar da vardır ki, bunlar aynı su ile sulanır;(10) ama ürünlerinde (ki verimde ve lezzette) bazısını bazısına üstün kılıyoruz. Şüphesiz, bunlarda aklını kullanan bir topluluk için gerçekten ayetler vardır.(11)
5- Eğer şaşıracaksan, asıl şaşkınlık konusu onların şöyle söylemeleridir: "Biz toprak iken mi, gerçekten biz mi yeniden yaratılacağız?" İşte onlar Rablerine karşı küfre sapanlar,(12) işte onlar boyunlarına (ateşten) halkalar geçirenler(13) ve işte onlar -içinde ebedi kalacakları- ateşin arkadaşları olanlardır.
AÇIKLAMA
8. Tevhid ve ahiret doktrinini desteklemek için sema ile ilgili bazı ayetler zikredildikten sonra, aynı amaçla arzla ilgili birkaç ayet zikredilmektedir. Tevhid, ölümden sonra diriliş ve hesap ile ilgili deliller kısaca şunlardır.
1) Tevhid: Yeryüzünün, (üzerinde hayatın idamesine yardımcı olan) semavi cisimlerle yakın bir münasebette olduğu ve dağların, ırmakların, hayatın idamesiyle karşılıklı, münasebet içinde bulunduğu gerçeği, mahlukatın ayrı ve farklı tanrılar tarafından yaratılmadığının; bağımsız güç ve yetkilere sahip tanrılar tarafından yönetilmediğinin apaçık delilidir. Eğer birçok tanrılar olsaydı aralarında böyle bir uyum, ahenk, ittifak ve gaye birliği olmayacağı gibi, olsa bile aralarındaki münasebetin uzun süre böyle devam etmesi düşünülemezdi. Zira çok açıktır ki, eğer yalnızca Tek Kadir-i Mutlak ve Hakim Allah olmasaydı ayrı ayrı tanrıların oturup da sayısız nesneleri arasında hiçbir çatışma ve uyumsuzluğun olmadığı böyle bir ahenk içinde bir kainat nizamı geliştiremezlerdi.
2) Ölümden sonra Diriliş: Arz, şu harika gezegen yaratıcısının Kadir-i Mutlak olduğuna ve dolayısıyla bu Kudret Sahibi'nin istediği zaman ölüleri diriltip, haşredeceğine bizzat delil teşkil etmektedir. Çünkü uzayda güneş etrafında yüzmektedir: çünkü üzerinde sabit dağlar vardır ve çünkü yüzeyinde büyük nehirler akmaktadır, böylece üzerinde sayısız meyve ağaçları bitmekte, şaşmaz bir düzen içinde geceyle gündüzü ard arda getirmektedir.
Tüm bu şeyler yaratıcısının gücüne şehadet etmektedir. Artık, böyle Kadir bir Yaratıcı'nın insanoğlunu ölümden sonra dirilteceğinden kuşku duymak açıkça aptallık olmaktadır.
3) Hesab: Tüm harika ve birer gayeye matuf ayetleriyle yeryüzü yaratıcısının hikmet sahibi olduğu gerçeğine apaçık bir delil teşkil eder. Dolayısıyla O'nun insanı, bu en asil mahlukunu hiçbir gaye gütmeden yarattığı düşünülemez. Aynı şekilde O'nun hikmeti yeryüzünün yapısından, dağları, ağaçları, meyveleri, gecesi ve gündüzünden açıkça tezahür etmektedir. Bu durum, insanın yeryüzüne gayesizce yerleştirilmediğini ve kendisine ilişkin gayeyi yerine getirmedikçe bir hiç olacağını göstermektedir. Demek ki insanoğlu bu ilahi gayeyi yerine getirmek konusunda yaratıcısına karşı hesap verecektir.
9. Yani, "Eğer dikkatle müşahade ederseniz, yeryüzünün yapısındaki çeşitliliğin ilahi hikmet ve gayeyi nasıl yansıttığını anlarsınız. Yeryüzündeki sayısız bölge (kıt'a) her ne kadar birbirine bitişik ise de hepsi birbirinden farklı biçimde, renkte, özellikte, verimde, madeni kaynak ve kapasitede farklıdır. Bu çeşitlilik sayısız hikmet ve faydaya mebnidir. Bırakın diğer mahlukatı, eğer insanoğluna sağladığı faydalar açısından kıtaların farklılığı üzerinde düşünmemiz bile, bunun hakim bir yaratıcısının hikmeti üzerine planlandığını teslim etmemize yetecektir. Çünkü bu çeşitlilik insan medeniyetinin gelişmesine öylesine katkıda bulunmaktadır ki, bu durumun sadece bir tesadüf olduğunu ancak bir akılsız düşünebilir.
10. Bazı hurma ağaçları tek kökten çıkmış yalnızca tek gövdeleri varken, bazılarının aynı kökten çift gövdesi bulunmaktadır.
11. Bu ayette zikredilen şeyler Tevhide, Allah'ın herşeyi kuşatan hikmeti ve sınırsız kudretine delalet eden diğer ayetleri ihtiva etmektedir. Bunlardan biri üzerine düşünelim. Toprak bir ve aynıdır, fakat tüm kıtalar birbirinden büyük ölçüde farklıdır. Sonra; su da bir ve aynıdır, fakat birbirinden farklı türden tahıl ve meyvenin yetişmesini sağlar. Meyve ağaçları da birbirine benzer, fakat hepsinde farklı biçimde, farklı hacimde ve farklı özellikte meyveler yetişir. Dahası bazan bir bazan iki olan gövdeleriyle hurmalar biter. Bir kimse bu çeşitliliğin vecheleri üzerinde biraz kafa yorarsa insanoğlunun da tek bir tür olmasına rağmen çeşit çeşit huy, karakter ve eğilime, bu yüzden de farklı farklı davranış biçimlerine sahip olduklarını görecek ve bu çeşitliliğin ilahi hikmetin bir gereği olduğu sonucuna varacaktır. Ayrıca hiç kimsenin bu çeşitlilikten ürkmesine de gerek yoktur; zira Allah, 31. ayette zikredildiği üzere, eğer dileseydi tüm insanlığı doğuştan birbirinin aynı kılar ve hepsine hidayet ederdi. Fakat kainat ve insanın yaradılışındaki hikmet, tek biçimliliği değil, çeşitliliği gerektirmektedir. Aksi takdirde yaradılış anlamsız olurdu.
12. Onlar "rabblerini inkar ettiler". Aslında onlar, Ahireti, Allah'ın Hikmet ve Kudret'ini inkar etmişlerdi. Onlar, öldükten sonra tekrar hayata döndürülmelerinin imkansız olduğunu söylerken demek istedikleri, haşa, 'onların Allah'ı yalnız kudretten değil, hikmetten de yoksun olduğu" biçimindeydi.
13. Boyuna geçirilmiş demir tasma mahpusluk alameti olduğu için "boyunlarında demir laleler" tabiri burada onların cehaletin, inadın, nefislerinin köleleri olduğunu ve atalarını körü körüne izlediklerini göstermek üzere mecazen kullanılmıştır. Yani, düşünceleri önyargıları tarafından etkilendiğinde, inanmayı kaçınılmaz kılan ne kadar sebep olursa olsun, ahiret'e inanmazlar, onu inkar ederler.