9- "Öldürün Yusuf'u veya onu bir yere atıp-bırakın ki babanızın yüzü yalnızca size (dönük) kalsın. Ondan sonra da salih bir topluluk olursunuz."(10)
10- Onlardan bir sözcü dedi ki: "Eğer (mutlaka bir şey) yapcaksanız, öldürmeyin Yusuf'u, onu kuyunun derinliklerine bırakıverin de bir yolcu kafilesi onu alsın."
11- (Bu karara vardıktan sonra) "Ey Babamız," dediler. "Sana ne oluyor, Yusuf'a karşı bize güvenmiyorsun? Oysa gerçekte biz, onun iyiliğini isteyenleriz;"
12- "Sen onu yarın bizimle gönder, gönlünce gezsin, oynasın. Kuşkusuz biz onu koruyup-gözetiriz."(11)
13- Dedi ki: "Sizin onu götürmeniz gerçekten beni üzer ve siz ondan habersiz iken onu kurdun yemesinden korkuyorum."
14- Dediler ki: "Andolsun, biz, birbirini kollayan bir topluluk iken, kurt onu yerse, bu durumda şüphesiz kayba uğrayan (aciz kimseler) oluruz."
15- Nitekim onu götürdükleri ve onu kuyunun derinliklerine atmaya topluca davrandıkları zaman, biz de ona (şöyle) vahyettik: "Andolsun, sen onlara kendileri, farkında değilken bu yaptıklarını haber vereceksin."(12)

AÇIKLAMA

l0. Bu ibare hevalarına kapılan ve fakat bu arada da dinden, itikattan bütünüyle kopmak istemeyenlerin psikolojilerini pek güzel yansıtmaktadır. Bu tip insanların nasıl davrandığı belirtilmektedir burada. Böyleleri bir günaha kışkırtıldıkları zaman ilkin bu fiili işlemeye karar verir ve bir an için itikadının gereklerini bir kenara koyar. Eğer vicdanı kendisini rahatsız ederse şöyle düşünerek susturur vicdanının sesini: "Aman canım birazcık sesini kes. Önce yolunda bir engel gibi duran şu günahı bir işleyeyim sonra tevbe eder, beni görmek istediğin gibi iyi bir insan olurum." Yusuf'un kardeşleri de işte bu tip insanlardı: Vicdanlarının sesini susturup şöyle düşünmüşlerdi: "Yolumuzun üstündeki şu Yusuf engelini hele bir kaldıralım, sonra tekrar iyi insanlardan oluruz."
11. Kur'an, bu konuda da Kitab-ı Mukaddes ve Talmud'dan ayrılır. Bu kitaplara göre, kardeşleri Yusuf'u kendileriyle birlikte göndermesi için Hz. Yakub'a (a.s) ricada bulunmamışlar, bizzat Hz. Yakub (a.s) onlardan kardeşleri Yusuf'u, babalarının sürülerini otlattıkları yer olan Shechem'e götürmelerini istemişti. Apaçıktır ki, hadisenin Kur'an'i versiyonu tamamen gerçekçidir. Zira Hz. Yakub (a.s) sevgili oğlunu onlarla göndermeyi hiçbir şekilde düşünemezdi. Ağabeylerinin Yusuf hakkında iyi duygular beslemediğini çok iyi biliyordu ve onu göz göre göre ölüme atamazdı.
12. Arapça "onlar anlamazlar" ibaresi yaklaşık olarak üç anlama gelebilir:
a) Biz Yusuf'a ihsanda bulunuyorduk fakat kardeşleri ona vahyedilmekte olduğunu anlamıyorlardı.
b) Bilesin ki, onlar bu günahı senin birgün böyle bir duruma ulaşabileceğini hayallerinden bile geçirmedikleri için işlediler.
c) Bugün günahı işliyorlar ama yarın başlarına neyin geleceğini bilmiyorlar. Bu meşakkat döneminde Yusuf'a (a.s) vahyedildiğine dair Kitab-ı Mukaddes ve Talmud'da herhangi bir zikre rastlanmıyor. Aksine Talmud'a göre, Yusuf kuyuya atıldığı zaman bağırmış, ağlamış ve ağabeylerini imdada çağırmıştır. Güya çölden kurtulmanın daha emin yolları yokmuş gibi kuyuya atıldı diye ağlamış, bağırmıştır. Fakat Kur'an'ın bize çizdiği tablo, Yusuf aleyhisselamı, şahsiyetiyle tarihte çok önemli bir rol oynayan kişi olarak resmetmektedir.