62- Dediler ki: "Ey Salih, bundan önce sen içimizde kendisinden (iyilikler ve yararlılıklar) umulan biriydin.(70) Atalarımızın taptığı şeylere tapmamızdan sen bizi engelleyecek misin?(71) Doğrusu biz, senin bizi davet ettiğin şeyden kuşku verici bir tereddüt içindeyiz."(72)
63- Dedi ki: "Ey kavmim, görüşünüz nedir-söyler misiniz? Eğer ben Rabbimden apaçık bir belge üzerindeysem ve bana tarafından bir rahmet vermişse, bu durumda da O'na isyan edecek olursam Allah'a karşı bana kim yardım edecektir? Şu halde kaybımı arttırmaktan başka bana (hiç bir yarar) sağlamayacaksınız."(73)
AÇIKLAMA
70. Yani, "Biz senin bilgeliğine, aklına, ileri görüşüne, ciddiyetine ve muteber kişiliğine bakarak büyük ve refah içinde bir insan olacağını ummaktaydık. Büyük bir başarı kazanacağın ve bu sayede bizim de diğer şube ve kabileler üzerinde egemen olmamızı sağlayacak imkanları ele geçireceğimiz günleri bekliyorduk. Oysa sen bizleri mahvedecek bir inancı, tevhid ve ahiret üzerine temellenmiş bir inancı benimseyerek tüm hayallerimizi yıktın."
Burada belirtilmesi gereken bir şey var: Hz. Muhammed'in (s.a) kavmi de onun hakkında büyük umutlar beslemekteydi. Onlar da Rasul tayin edilmeden önce onun kabiliyet ve becerileri hakkında böyle yüceltici şeyler düşünüyorlardı. Zira onun büyük bir lider olacağını ve basiretinin kendilerine büyük faydalar sağlayacağını umuyorlardı. Fakat bu beklentilerin aksine Rasul onları tevhid ve ahiret inancına çağırmaya ve yüksek ahlaki ilkeleri vazetmeye başlayınca, yalnız umutlarını yitirmekle kalmadılar, müdahale etmeye, karşı görüşler geliştirmeye de başladılar. Şöyle diyorlardı: Ne kadar yazık! Şimdiye dek bunca iyi şeylere sahip bu adam, bir büyünün etkisiyle, sırf kendi kariyerini sarsmakla kalmıyor, aynı zamanda umutlarımızı da berheva ediyor.
7l. Bu onların, kendi ilahlarına tapma gerekçesiydi. Babaları taptı diye bu ilahlara taptıklarını söylemekteydiler. Hz. Salih (a.s) ise şunu ileri sürmekteydi: "Allah'a tapın. Sizi topraktan yarattı ve arzı sizin için yaşanacak bir yer eyledi". Bu cevaba karşılık şunu ileri sürdüler: "Bu ilahlar da tapmaya layık! Onlardan asla vazgeçmeyiz. Çünkü atalarımız uzun bir süreden beri onlara tapmaktaydılar." İşte bu, müslümanlarla "cahilî"ler arasındaki mücadelede başvurulan karşılıklı delillerin tipik bir örneğini teşkil etmektedir. Birinciler delillerini sağlam bir akıl yürütmeye dayandırırken, ikinciler delillerini kör taklit üzerinde temellendirmektedirler.
72. Kur'an bu şüphe ve "tereddüt"lerin mahiyeti hakkında bir açıklama yapmamaktadır. Çünkü bu tür duyguların tümü başka şahıslarda başka biçimde tezahür eder. Zaten mesajın karakteristik özelliklerinden biri de hitap ettiği insanların zihni ataletini söküp atmaktır. Her ne kadar geçirilen tereddütler çeşit çeşitse de herkes onlardan bir pay alır. Mesajın gelişinden önce herkesin tek tek sapma eğrisini izlemesinin imkansız olması yüzünden böyledir bu. Bu (çeşitlilik) herkesi "acaba doğru yolda mıyım yoksa cahili yollardan birini mi izlemekteyim" şeklinde düşünmeye sevkeder. Böylece hiç kimse "cahili" yolların yanlışlığı üzerine olan yaygın ve etkili eleştirilere karşı kimsenin gözünü kapatmaya, kulağını tıkamaya fırsat bulamayacak, Hak yolun aklî ve güçlü delillerine karşı çıkmak genel bir ortamı hazır bulamayacaktır. Dahası Rasul'ün yüce manevi karakteri, azmi, alçak gönüllülüğü, asil davranışları samimiyeti, haktanırlığı ve vakarı, en inatçı, en önyargılı muhaliflerinin izlenimlerini bile yanlış çıkaracak, mesaj, toplumun en kaliteli şahsiyetlerini kendine çekerek onları mükemmellik örneği şahsiyetler haline getirmek suretiyle en inkilabi değişimleri meydana getirecektir. Tabiatıyla tüm bunlar, hakikatın artık gelmesine rağmen "cahili" yolların açık olmasını arzulayanların zihninde şaşkınlık ve tereddütler hasıl etmek üzere birleşeceklerdir.
73. Bu daha önceki soruya bir cevaptır: "Ben sizin hatırınıza Allah'tan aldığım hidayeti terkederek asi olursam O'na karşı beni savunamaz, koruyamazsınız. Böyle olduğu gibi, O'na karşı isyanımın günahına günah eklemiş olacaksınız. Dolayısıyla tebliğ etmek üzere gönderildiğim doğru yolu size göstermek yerine, sizin yolunuza uyarsam ilave bir cezaya çarptırılacağım."