91- Şimdi, öyle mi? Oysa sen önceleri isyan etmiştin ve fesat çıkaranlardandın.
92- Bugün ise, senden sonrakilere bir ayet (tarihi bir belge, ibret) olman için seni yalnızca bedeninle(92) kurtaracağız (herkese cesedini göstereceğiz) . Gerçekten insanlardan çoğu, bizim ayetlerimizden habersizdirler.(93)
93- Andolsun, biz İsrailoğullarını, hoşlarına gidecek güzel bir yerde(94) yerleştirdik ve temiz şeylerden kendilerine rızık verdik. Kendilerine ilim gelinceye kadar anlaşmazlığa düşmediler.(95) Şüphesiz Rabbin, aralarında, anlaşmazlığa düştükleri şey konusunda kıyamet günü hüküm verecektir.
94- Sana indirdiğimizden eğer kuşkudaysan, senden önce kitabı okuyanlara sor. Andolsun, Rabbinden sana gerçek gelmiştir, şu halde kuşkuya kapılanlardan olma.
95- Ve Allah'ın ayetlerini yalan sayanlardan olma; yoksa hüsrana uğrayanlardan olursun.(96)

AÇIKLAMA

92. Hatta bugün bile, Firavun'un cesedinin yüzerken bulunduğu yer, bölge sakinlerince gösterilir. Bu yer Sina Yarımadası'nın batı kıyısındadır ve şimdi Cebel-i Firavun (Firavun Dağı) olarak bilinir. Bu dağın yakınında da, Hammam-ı Firavun (Firavun Hamamı) denen sıcak bir kaplıca vardır ki, Firavun'un cesedinin bulunduğu söylenen Ebu Zenime'den birkaç mil mesafededir.
Eğer boğulan Firavun, Hazreti Musa'nın (a.s) kendisine gönderildiğinde Mısır'ı yöneten Minfetah ise, mumyalanmış cesedi hala Kahire müzesinde sergilenmektedir. Sir Grafton E. Smith Firavun'un mumyasından bandajları kaldırdığında cesedi üzerinde bir tuz tabakası bulunmuştu ki, bu onun denizde boğulduğunun apacık delilidir.
93. Yani, "Biz ayetlerimizi insanlara, birer uyarıcı olsunlar, ders versinler diye tekrar tekrar gösteririz, fakat ne yazık ki Firavun'un cesedi gibi ayetlerden bile ders almazlar."
94. Yani "Mısır'dan çıkıştan sonra Filistin'e".
95. Bu ayet, İsrailoğulları'nın bir zamanlar ilahi yol hakkında ve çağrıldıkları yeni din üzerinde giriştikleri tartışmalara atıfta bulunur. Böylece onları kendilerine ilim geldikten sonra bile içine düştükleri ihtilaftan dolayı kınar. Oysa bu bilgi onlara Hakk'la bâtılı ayıracak bil ölçü sağlamaktaydı. Ne var ki ihtilafa düştüler. Hak Yol'un kendilerine apaçık kılınmasına bu yola ilişkin temel ilkelerin tebliğ edilmesine icap ve içeriğinin talim edilmesine ve hududunun küfür yollarından apaçık surette ayrılmasına rağmen kalblerindeki maraz yüzünden böyle yaptılar. dahası, onlara teslimiyet içinde olmaları, isyana götürücü şartlara karşı direnmeleri ve hayatlarını ilim üzere temellenmiş kural ve düzenlemelere göre tanzim etmeleri öğütlenmişti; zira sonunda bu dünya hayatındaki amellerinin hesabını vermek zorunda kalacaklardı. Fakat kendilerine verilen tüm bu talimatlara rağmen, tek bir orijinal dini birbiriyle ilgisiz bölümlere ayırdılar ve Allah'ın koyduğu temeller üzerinde bambaşka yapılar inşa etiler.
96. Her ne kadar bu ifade Hz. Rasule raci ise de, aslında burada onun risaleti hakkında şüphe belirtenler kastedilmektedir. Ehl-i Kitabın durumuna bakarak -ki onlar vahyi bilgiye sahip bulunmaktaydılar- Arap kavmi semavi kitapların sesine ne de olsa yabancı kalıyordu. Dolayısıyla umulur ki, Ehl-i Kitabın dinine bağlı ve haktanır alimleri, vahyin daha önceki rasullere indirilenin aynısı olduğunu ikrar etsinler.