3- Ve büyük Hacc (Hacc-ı Ekber) (4) günü, Allah'tan ve Resulünden insanlara bir duyuru: Kesin olarak Allah, müşriklerden uzaktır, O'nun Resulü de... Eğer tevbe ederseniz bu sizin için daha hayırlıdır; yok eğer yüz çevirirseniz, bilin ki Allah'ı elbette aciz bırakacak değilsiniz. Küfre sapanları acıklı bir azabla müjdele.
4- Ancak müşriklerden kendileriyle antlaşma imzaladıklarınızdan (antlaşmadan) bir şeyi eksiltmeyenler ve size karşı hiç kimseye yardım etmeyenler başka; artık antlaşmalarını, süresi bitene kadar tamamlayın. Şüphesiz, Allah muttaki olanları sever.(5)
5- Haram aylar(6) (süre tanınmış dört ay) sıyrılıp-bitince (çıkınca) müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün, onları tutuklayın, kuşatın ve onların bütün geçit yerlerini kesip-tutun. Eğer tevbe edip namaz kılarlarsa ve zekâtı verirlerse yollarını açıverin.(7) Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.

AÇIKLAMA

4. "Hacc-ı Ekber" terimi burada "Yevm'un-Nahr" olarak da bilinen Zilhicce'nin onuna delalet eder. Bunun böyle olduğu bir sahih hadiste izah edilmiştir. Son hacc sırasında Zilhicce'nin onunda Hz. Peygamber (s.a) ashabına, "Bugün günlerden nedir?" diye sordu. Ashab, "Kurban günüdür" şeklinde cevap verdiler.
Hz. Peygamber (s.a) "Bugün Hacc-ı Ekber günüdür" dedi. Burada Hacc-ı Ekber (büyük Hacc) tabiri, Arapların "umre" için kullandıkları "Hacc-ı Asgar'ın (küçük Hacc) mükabili olarak kullanılmıştır. Bundan dolayı, Zihicce'nin belli günlerinde yapılan hacc, "Hacc-ı Ekber" diye isimlendirilir.
5. "....Ancak andlaşma yaptığınız (müşrik) kimselerden (şartlara tam riayet eden ve andlaşma şartlarından) hiçbir şeyi size eksik bırakmayan ve size karşı hiç kimseye arka çıkmayanların anlaşmalarına" uymalısınız. Çünkü böyle durumlarda andlaşmayı bozmanız dine aykırı bir davranış olur. Müslümanlar, şartlar ne olursa olsun muttaki kimseler olmalıdır. Zira, "Allah ancak müttaki kimseleri sever."
6. Burada "" tabiri ile "hacc" veya "umre" ibadetlerinin yapılabilmesi için savaşın yasaklandığı dört ay değil, aksine ikinci ayetle müşrikler için mühlet olarak garanti altına alınan ve müslümanlar için müşriklere herhangi bir hücumun yasaklandığı dört ay kastedilmektedir.
7. Yani, "Sadece küfür ve şirkten dönüp tevbe etmekle mesele bitmez, dahası, onlar namaz kılmak ve farz olan zekatı vermek mecburiyetindedirler. Bunlar yapılmaksızın onlar, küfrü bırakmış ve İslam'ı kabul etmiş sayılmazlar". Hz. Ebu Bekir (r.a) Hz. Peygamber'in (s.a) vefatından sonra, farz zekat vermeyi reddetmiş olsalar bile namaz kılmalarından dolayı İslam'ı reddetmiş sayılmayacaklarını iddiaya kalkan mürtedler konusunda verdiği hükmü bu ayete dayandırdı. Bu hüküm genel olarak Ashab-ı Kiram'ın zihninde bu kimselerle savaşmaya hakları olup olmadığı konusunda tereddütlere yol açtı.
Fakat Hz. Ebu Bekir, "Beşinci ayeti kerime bize, "şirkten tövbe edip dönmek, "namaz" kılmak ve "zekat"ı ödemek şartlarını yerine getirenlerin yollarını serbest bırakmamızı emreder, onlar bu üç rükünden birini yerine getirmediklerinden dolayı onlara taviz vermeyiz" diyerek Ashab'ın tereddütlerini giderdi.