64- Ey Peygamber, sana ve seni izleyen mü'minlere Allah yeter.
65- Ey Peygamber, mü'minleri savaşa karşı hazırlayıp-teşvik et. Eğer içinizde sabreden yirmi (kişi) bulunursa, iki yüz (kişiyi) mağlub edebilirler. Ve eğer içinizden yüz (sabırlı kişi) bulunursa, bunlar da kâfirlerden binini yener. Çünkü onlar (gerçeği) kavramayan bir topluluktur.(47)
66- Şimdi, Allah sizden (yükünüzü) hafifletti ve sizde bir za'f olduğunu da bildi. Sizden yüz sabırlı (kişi) bulunursa, (onların) iki yüzünü bozguna uğratır; eğer sizden bin (kişi) olursa, Allah'ın izniyle (onların) iki binini yener.(48) Allah, sabredenlerle beraberdir.
67- Hiç bir peygambere, yeryüzünde kesin bir zafer kazanıncaya kadar esir alması yakışmaz. Siz dünyanın geçici yararını istiyorsunuz. Oysa Allah (size) ahireti istemektedir. Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
68- Eğer Allah'ın geçmişte bir yazması (söz vermesi) olmasaydı, aldıklarınıza karşılık size gerçekten büyük bir azab dokunurdu.

AÇIKLAMA

47. " " (anlamak) kelimesi burada, bu gün kullanılan "moral" kelimesiyle eş anlamlıdır. "Tefakkuh" kişinin güven ve cesaretini korumasını sağlayan maddi ve manevi durum anlamına gelen "moral" teriminden daha bilimsel bir terimdir. Çünkü gerçek şu ki, uğrunda savaştığı gayeyi apaçık anlayıp kavrayan bir kimse, bu gaye yok olduğunda, onun için hayatın hiç bir anlamı kalmayacak ve onun, kendi hayatından daha değerli olduğu sonucuna varacaktır. Böyle bir kimse ise, her iki tarafın fiziksel gücü aynı olsa da, uğrunda savaştığı gayeyi tam olarak anlayıp kavramamış olan kimseden daha fazla savaşma gücüne sahip olacaktır. Herşeyin ötesinde, gerçeği, Allah'ın varlığını, kendisinin evrendeki konumunu, Allah'la olan ilişkisini, hayatı ve ölümü, ahiret hayatını Hak ile batıl arasındaki ayrımı, batılın Hakka karşı zafer kazanmasının sonuçlarını doğru bir şekilde anlayıp kavrayan kimse, karşı taraf ne uğrunda savaştığının farkında da olsa ülkeleri, ulusları veya toplumsal sınıfları uğrunda savaşanlardan daha fazla güce sahip olacaktır. O halde gayelerini tam anlamıyla kavramış olan mü'minlerin, aynı seviyedeki kafirlerden on kat daha güçlü olacakları meydandadır. Fakat bu anlayıp kavramanın (tefakkuh etmenin) yanısıra, bu gücü elde etmek ve muhafaza etmek için sabretmek de zaruridir.
48. Bir mü'minin kafire karşı güç oranının ondan, ikiye düşmesi, müslümanların moralindeki çökme nedeniyle böyle olduğu anlamına gelmez. 65. ayette müslümanlarla kafirler arasında güç oranının genel prensipleri vaz'edilmişti. 66. ayette ise bu ilkenin, mü'minlerin o zamanki moral durumlarına uygulanmış şekli yer almaktadır. O dönemde (H.2) , müslümanların morali henüz mükemmel olgunluğa erişmemişti; çünkü çoğu İslam'a yeni girmişlerdi ve henüz hazırlık eğitimi görüyorlardı. Sonraları müslümanların moral gücü, Hz. Peygamber'in (s.a) eğitimi sayesinde istenen noktaya ulaştığında, bire on oranı pratikte uygulanmış ve Hz. Peygamber'in (s.a) son yıllarında ve onun Raşid Halifeleri döneminde meydana gelen savaşlarda bu oranın işlerliği gözler önüne serilmiştir.