24- (Allah) Dedi ki: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin.(14) Yer yüzünde belli bir vakte kadar sizin için bir yerleşim ve meta (geçim) vardır."
25- Dedi ki: "Orda yaşayacak, orda ölecek ve ondan çıkarılacaksınız."
26- Ey Ademoğulları,(15) biz sizin çirkin yerlerinizi örtecek bir elbise ve size 'süs kazandıracak bir giyim' indirdik (varettik) . Takva ile kuşanıp-donanmak ise, bu daha hayırlıdır. Bu, Allah'ın ayetlerindendir. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler.
27- Ey Ademoğulları, şeytan, anne ve babanızın çirkin yerlerini kendilerine göstermek için, elbiselerini sıyırtarak, onları cennetten çıkardığı gibi sakın sizi de bir belaya uğratmasın. Çünkü o ve taraftarları, (kendilerini göremeyeceğiniz yerden) sizleri görmektedir. Biz gerçekten şeytanları, inanmayacakların dostları kıldık.(16)
AÇIKLAMA
14. "Haydi inin" sözü, başkaldırışlarına bir ceza olarak "Cennet'ten kovulmaları" gibi yanlış bir anlayışı akla getirmemelidir. Çünkü Kur'an, çeşitli yerlerde Allah'ın, onların (Adem ile Havva'nın) tövbelerini kabul ettiğini bildirmiş ve günahlarını bağışladığını açıkça ilan etmiştir. Ve bu buyruğun, ceza olarak anlaşılacak bir yanı da yok. Ve üstelik onlar, yeryüzünde Allah'ın halifeleri olarak gönderilmişlerdir, zaten insanoğlunun yaratılışının birinci gayesi de bu değil mi? (Bkz. Bakara an: 48 ve 53)
15. Kur'an bu paragrafta, Hz. Adem ile Hz. Havva kıssasını çıplaklığın kötülüğünü ortadan kaldırmak için araç olarak kullanmıştır. Şeytan, İslâm öncesi Arapları örtünmenin, sadece süslenmek ve vücudu sert hava şartlarından korumak mânâsına geldiği inancına sevkederek baştan çıkarmıştı. Bundan dolayı onlar, genel olarak örtünmenin gerçek amacını önemsemediler, avret yerlerini örtmek kaygısı taşımadılar ve başkalarının yanında ayıp yerlerini örtmekten, yani cinsel organlarını açıkta tutmaktan çekinmediler. Üstelik, bir kısım Araplar özellikle Kâ'beyi hac mevsiminde çırılçıplak tavaf ederlerdi. Hanımları ise, bu konuda erkeklerinden daha hayasız idiler. Onlar bunu dinî bir hareket olarak kabul ediyorlar ve bunu sanki faziletli bir amel imiş gibi yapıyorlardı.
Bu kötülük sadece Araplara mahsus olmadığından, aksine (bugün bile) dünya halklarının çoğu bu suçu işlemiş olduğundan hitap bütün insan soyuna şamildir. Bundan dolayı da bütün insanlık ikaz edilmektedir. Şöyle ki: "Ey Adem'in çocukları, çıplaklık Şeytan'ın sizi içine düşürdüğü açmazın bir belirtisidir. Rabbinizin hidayetini yok sayıp, O'nun peygamberlerini reddettiğiniz için kendinizi, sizi fıtrî haya duygusundan çıkarıp ilk ebeveynlerinizi saptırmayı planladığı şu utanç dolu duruma düşüren Şeytan'a yine kendi elinizle teslim etmiş oldunuz. Eğer ciddi olarak düşünürseniz, siz, peygamberlerin rehberliği olmaksızın "kendi fıtrî isteklerinizi ne doğru ve tam olarak anlayabilir ve ne de bu isteklere doyurucu karşılık verebilirsiniz" sonucuna ister istemez mutlaka geleceksiniz.
16. Bu paragraf, örtünme konusunda aşağıdaki hususları açıkça ortaya koyuyor.
1) Örtünme ihtiyacı insanda, sunî olarak değil, aksine insan yaratılışının önemli bir eğilimi olarak vardır. Bundan dolayı Allah, diğer canlılarda olduğu gibi insan vücudunda doğal bir örtü yaratmamıştır. Bunun yerine, insanın tabiatında, utanma ve haya duygusu daha yaratılırken yerleştirilmiştir. Ve ayrıca, Allah, insandaki cinsel organları sadece seks organları olarak değil, aynı zamanda, daha ilk yaratılışı anında onları başkalarının yanında açılması hoş karşılanmayan haya organları olarak yaratmıştır.
Dahası Allah insana, haya yerlerini gizleyecek hazır herhangi bir örtü vermemiş, aksine insanın tabiatında onları herhangi bir örtü ile saklaması gerektiği duygusunu yerleştirmiştir. Ayet 26'da işaret edilen husus ise şudur: Allah insana, vücudundaki haya organlarını gizlemek duygusunu ilham etmiştir. Bundan dolayı insan, bu ilham edilmiş eğilimin doğallığını sezmeli ve Cenabı Hakk'ın yarattığı maddelerden kendisine bir örtü yapmalıdır.
2) 26. Ayette vücudun avret yerlerinin örtünmesi, bedenin korunması ve süslenmesine öncelik sayılması gerçeği, örtünmede fiziksel işlevden ziyade ahlâkî işleve daha büyük önem verildiğinin açık bir delilidir. Böylece, insanın doğasının hayvanınkinden tümüyle farklı olduğu açıktır. Bundan dolayı Allah, hayvanların doğuştan vücutlarını korunmuş ve örtülü halde yaratmış, bu nedenle de onlarda avret yerlerini örtmeleri için bir duygu da yerleştirmemiştir. Fakat Allah'ın hidayetini bir kenara bırakıp Şeytan'ın rehberliğini kabul etmeye başladıkları zaman insanlar, sanki "Örtümüzün işlevi hayvanlarda derilerin vücutları kaplaması gibi, sadece bedenlerimizi örtmek ve korumaktan ibarettir. Ayıp yerleri örtmeye gelince, giysilerin hiçbir önemi yoktur, çünkü bunlar sadece cinsel organlardır, utanılacak birşeyler değildir" demeye getirip yukarıda anlatılan düzeni ters çevirdiler.
3) Elbise ve örtünme sadece ayıp yerler örten bedeni koruyan ve süsleyen birer nesne olmaktan çıkıp aynı zamanda insanı takva sahibi kılan bir araç olarak görülmelidir. Elbise, gizlenmesi gereken kısımları kapatacak şekilde olmalı ve kişinin durumu gözönünde tutularak ne çok pahalı, ne de çok pejmurde olmalı, ne büyüklenme ve kendini beğenme ne de riyakâr bir hava taşımalıdır. Dahası dindar bir giyim, erkeğin kadın kıyafeti ve benzerlerini (kadının da tersini) giymemesini ve bu konuda müslüman olmayanları taklit etmemeyi gerektirmektedir. Çünkü, yalnız Allah'ın hidayetine inanan ve uyanlar, istenen takvaya erişebilirler. Fakat Allah'ın hidayetini kabul etmeyip şeytanları rehber edinenler diğer konularda da olduğu gibi burada da nice yanlışlara düçar kılınırlar.
4) "Örtünme", bütün yeryüzüne yayılmış ve insanları Hakk'ı tanımaya, bilmeye götüren Allah'ın ayetlerinden bir ayettir. Yukarda zikredilen örtünme konusundaki üç gerçeği, ciddi olarak düşünürseniz örtünmenin Allah'ın nasıl önemli bir ayeti olduğunu kolayca anlarsınız.