138- Ve kendi zanlarınca dediler ki: "Bu hayvanlar ve ekinler dokunulmazdır. Onları bizim dilediklerimiz dışında başkası yiyemez.(111) (Şu) Hayvanların da sırtları haram kılınmıştır." Öyle hayvanlar da vardır ki, -O'na iftira etmek suretiyle(112) üzerlerinde Allah'ın ismini anmazlar.(113) Yalan yere iftira düzmekte olduklarından dolayı O, onlara cezalarını verecektir.
139- Bir de dediler ki: "Bu hayvanların karınlarında olan, yalnızca bizim erkeklerimize aittir, eşlerimize ise haramdır. Eğer o, ölü doğarsa onlar da bunda ortaktırlar."(114) Allah, (bu) düzmelerinin cezasını verecektir. Şüphesiz O, hüküm ve hikmet sahibi olandır, bilendir.
140- Çocuklarını hiç bir bilgiye dayanmaksızın akılsızca öldürenler ile Allah'a karşı yalan yere iftira düzüp Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiklerini haram kılanlar elbette hüsrana uğramışlardır. Onlar, gerçekten şaşırıp sapmışlardır ve doğru yolu bulamamışlardır.(115)
141- Asmalı ve asmasız bahçeleri,(116) hurmaları ve tadları farklı ekinleri, zeytinleri ve narları -birbirine benzer ve benzeşmez- yaratan O'dur. Ürün verdiğinde ürününden yiyin ve hasad günü de hakkını verin; israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez.
142- Hayvanlardan yük taşıyan ve (yünlerinden, tüylerinden) döşek yapılanları da(117) (yaratan O'dur) . Allah'ın size rızık olarak verdiklerinden yiyin ve şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır.(118)

AÇIKLAMA

111. Burada, müşrik Arapların kendi koydukları dinî bir kural daha reddedilmektedir. Onlar belli bir tapınak, kutsal kişi veya tanrı için belirli bazı hayvanları veya bir takım tarlaların ürünlerini ayırıp korumaya ahdederler ve bunların kullanımıyla ilgili kurallar koyarlardı. Buna göre farklı adak türlerinin kullanma hakkı belli türde insanlara verilirdi. Allah bu tür davranışları şirk dininin amelleri saymakta ve müşrikleri bu türden kendi eserleri olan yasalar konusunda uyarıp sanki şöyle demektedir: "Bizim verdiğimiz rızıklardan başkalarına adakta bulunmayla ilgili ahd ve adaklarınızdan dolayı sizi cezalandıracağız. Çünkü ne size böylesi adaklar emrettik, ne de kulanımları için sınırlamalar getirdik. Bütün bunlar, kendilerine şiddetli muamelede bulunulacak olan isyankar ve kibirli kişilerin uydurmasıdır."
112. Rivayetlerden öğrendiğimize göre, bazı adak ve sunu biçimlerinde Allah'ın adını hayvan üzerine anmak doğru görülmüyordu. Yine, hacc sırasında "Lebbeyk, Allahümme lebbeyk" denilerek Allah'ın adını anmak gerektiğinden böyle hayvanlara binilmiyordu da. Aynı şekilde, bu hayvanları sağarken, boğazlarken, etlerini yerken veya üzerlerine binerken Allah'ın adını anmamakta ısrar ediyorlardı.
113. Yani, "Bu kuralları koyanlar Allah değildir, onların uydurmalarıdır bunlar. Buna rağmen, bu kurallara Allah'tan hiçbir delilleri olmadıkları halde onları koyanın Allah olduğu inancıyla uyuyorlardı." Bu konuda ellerindeki tek delil, onların atalarının uygulamasından başka bir şey değildi.
114. Arapların sunu ve adaklarla kutsanmış hayvanlar konusunda kendi uydurdukları yasanın maddelerinden biri de, anne karnından yeni doğmuş hayvanların etlerinin yalnızca erkeklerce yenilip, kadınlara haram olmasıydı. Bununla birlikte, eğer hayvan ölü doğar veya doğar doğmaz ölürse, bundan erkekler de kadınlar da yiyebilirdi.
115. Yani, "Bu tapınma biçimlerini ve âdetlerini uyduranlar her ne kadar sizin atalarınız, dinî liderleriniz ve reisleriniz idiyse de, bu onların doğru yolda oldukları anlamına gelmez. Onlar yanlış yolda olduğu gibi, bu yaptıklarınız da yanlıştır ve çocuklarınızı öldürmeye izin veren, sebepsiz yere Allah'ın verdiği rızıkları haram kılan ve dinde yenilikler icat edip bunları Allah'a atfeden atalarınız ve dinî liderleriniz de olsa, hiçbir hayal onları doğru yolda göstermeye yetmez; yanlış yoldaydı onlar ve bu yolda olmalarının getirdiği sonuçlara da katlanacaklardır."
116. Arapça 'Cennat (ün) ma'şurat' kelimeleri kemerli, yerden yükselip sırt yaparak yeniden yere dökülen bitki bahçeleri olup, bağlar olarak çevrilebilir; ve ğayru ma'şurat ise yerde yatmayan bitki bahçeleri anlamına gelip yüksek ağaçlardan oluşan bahçeler şeklinde çevrilebilir.
117. Arapça ferş kelimsi, küçük yapılı ve yürürken yere değen anlamında veya boğazlanırken yere yatırılan anlamında, ya da deri ve tüylerinden yatak yapılan anlamında (koyun) gibi hayvanlar için kullanılır.
118. Bu ayetin (142) bulunduğu bölümden Allah'ın üç şeyi vurguladığı ortaya çıkmaktadır:
1) "Bahçeler, tarlalar ve sahip olduğumuz hayvanların hepsi Allah vergisidir ve kimsenin bu nimetlerde payı yoktur, dolayısıyle, Allah'tan başka kimseye bunlar için şükredilmez."
2) "Bu nimetlerde kimsenin payı olmadığından, bunlar Allah'ın Kanunu doğrultusunda kullanılmalı ve kimseye bu kullanıma sınır koyma hakkı tanınmamalıdır. Bu nedenle, Allah'tan başkasının koyduğu tapınma biçimlerine uyan herhangi bir kişi Allah'ın çizdiği sınırları aşmış ve Şeytan'ın yollarına girmiş olur."
3) "Bütün bu şeyler insanlığın yiyeceği ve daha başka kullanım yerleri için Allah tarafından yaratılmış olup kimsenin bunları 'ilimsiz haram kılma hakkı yoktur. Bu yüzden, bâtıl inançlar ve zanlar sonucu bunlara getirilen sınırlamaları Allah kesinlikle onaylamaz."