126- Bu, Rabbinin dosdoğru olan yoludur. Öğüt alıp düşünmesini bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer açıkladık.
127- Onlar için Rableri katında barış yurdu(93) vardır ve O, yapmakta oldukları dolayısıyla onların velisidir.
128- Onların tümünü toplayacağı gün: "Ey cin topluluğu,(94) insanlardan çoğunu (ayartıp kendinize kullar) edindiniz" (diyecek) . İnsanlardan onların dostları onlanlar derler ki: "Rabbimiz, kimimiz kimimizden yararlandı(95) ve bizim için tesbit ettiğin süreye ulaştık." (Allah) Diyecek ki: "Allah'ın dilediği dışta olmak üzere, ateş sizin içinde ebedi kalacağınız konaklama yerinizdir." Şüphesiz Rabbin, hüküm ve hikmet sahibi olandır, bilendir.(96)
129- Böylece biz, kazandıkları dolayısıyla zalimlerin bir kısmını bir kısmının başına geçiririz.(97)
130- Ey cin ve insan topluluğu, içinizden size ayetlerimi aktarıp-okuyan ve size bu karşı karşıya geldiğiniz gününüzle sizi uyarıp-korkutan elçiler gelmedi mi? Onlar: "Nefislerimize karşı şehadet ederiz" derler.(98) Dünya hayatı onları aldattı ve gerçekten kâfir olduklarına dair kendi nefislerine karşı şehadet ettiler.(99)
131- Bu, halkı habersizken, Rabbinin ülkeleri zulüm ile helak edici olmadığındandır.(100)
AÇIKLAMA
93. "Selâm Yurdu", eksiksiz huzur ve mutluluğun yeri olup sakinlerinin her tür belâ ve zavallılıktan bütünüyle uzak bulunduğu Cennet'tir.
94. Buradaki 'cin'lerden kasıt, 'cin şeytanları'dır.
95. Yani, "her birimiz diğerini istismar etti ve bencil hedefleri uğruna aldattı."
96. Allah tam hikmet sahibi ve herşeyi hakkıyla bilen olduğundan hem ceza, hem de bağış hikmet ve bilgiye dayanacak ve dolayısıyla akla uygun ve adalet üzere olacaktır. Her ne kadar O tam kudret sahibi ve dilediğini cezalandırıp, dilediğini bağışlayabilirse de, yine de, suçundan bizzat sorumlu olduğu ve dolayısıyla cezalandırılmayı hak ettiği açıkça belli olmayan günahkârı bağışlayacaktır.
97. Dünyada iken günahlarında ve cinayetlerinde suç ortaklığı yapan böylesi zalimler, ahirette de cezalarını ortaklaşa çekeceklerdir.
98. Yani, "itiraf ederiz ki, Sen'den bize birbiri ardısıra elçiler geldi, fakat onların söylediklerine inanmamakla biz hata ettik."
99. Gerçeğin kendilerine geldiğini, bunu duyup bildiklerini fakat bile bile reddettiklerini bizzat kendileri itiraf edeceklerdir.
100. Allah suçlulara, "Sen bize gerçeği bildirmedin, bize doğru yolu gösterecek birini de göndermedin. Ve şimdi de, bilmeden yanlış yolu tuttuğumuz için de bizi cezalandırmaya kalkıyorsun" deme fırsatı vermek isteğinde değildir. Böyle bir itirazın olmaması için, Allah hükmünün icrasından önce insanlar ve cinler uyarılsın diye elçiler ve kitaplar göndermiştir. Eğer buna rağmen insanlar yanlış yolları benimser ve bu nedenle de cezalandırılırlarsa, bu durumda Allah'ı değil, kendilerini suçlamalıdırlar.