38- Yeryüzünde hiç bir canlı ve iki kanadıyla uçan hiç bir kuş yoktur ki, sizin gibi ümmetler olmasın. Biz Kitap'ta hiç bir şeyi noksan bırakmadık, sonra onlar Rablerine toplanacaklardır.
39- Bizim ayetlerimizi yalan sayanlar karanlıklar içinde sağırdırlar, dilsizdirler.(27) Allah, kimi dilerse onu şaşırtıp-saptırır, kimi dilerse de onu dosdoğru yol üzerinde kılar.(28)
40- De ki: "Düşündünüz mü hiç; eğer size Allah'ın azabı gelirse ya da saat (kıyamet) gelip çatarsa, Allah'tan başkasını mı çağıracaksınız? Eğer doğru sözlüler iseniz (çağırın bakalım.) "
41- Hayır, yalnızca O'nu çağırırsanız, dilerse kendisini çağırdığınız şeyi açar (giderir) ve şirk koşmakta olduklarınızı unutursunuz.(29)
42- Andolsun, senden önceki ümmetlere (peygamberler) gönderdik de onları dayanılmaz zorluk (yoksulluk) ve sıkıntılarla çeviriverdik. Umulur ki yalvarırlar diye.
43- Onlara, zorlu azabımız geldiği zaman yalvarmaları gerekmez miydi? Ama onların kalpleri katılaştı ve şeytan onlara yapmakta olduklarını çekici (süslü) gösterdi.

AÇIKLAMA

27. Yani, "Eğer bu peygamberin getirdiği mesajın gerçek veya sahte olduğuna karar vermeniz için bir ayet görme isteğinizde gerçekten ciddi iseniz, çevrenizde bol bol görülen sayısız ayetleri görmeli ve üzerlerinde düşünmelisiniz. Sözgelimi, hayvanların hayatına baktığınızda, yer hayvanları ve kuşlar içindeki her bir türün beden yapısının fonksiyonuna ne kadar da uygun düştüğünü göreceksiniz; fıtratlarına kazınan karakter ve nitelikler tüm ihtiyaçlarını gidermede yardımcı olamakta, harika bir şekilde beslenmeleri sağlanmakta ve hayat süreleri şu veya bu biçimde sınırlarını aşmayacak şekilde önceden tesbit edilmiş bulunmaktadır. Yine Allah, bırakın tek tek her kuşun, en küçük bir sineğin bile bakımını, korunmasını, nerede olursa olsun yolunu bulmasını, kendisi için tesbit ettiği fonksiyonların yerine gelmesini sağlamaktadır. Kısaca bu sineğin yapısı, taşıdığı fonksiyonla uyum içindedir. Onun ihtiyaçlarını giderecek güçler verilmiştir. Yemesi için seçkin gıdalar hazırlanmıştır. Doğumu, üremesi ve ölümü düzenli ve sâbit bir plan dahilinde olmaktadır. Yalnızca bu ayet üzerinde olsun dikkatle düşündüğünüzde, şu peygamberin Allah'ın birliği, sıfatları ve bunlar üzerine kurulu hayat biçimiyle ilgili öğretilerinin ne kadar da doğru olduğunu kavrayacaksınız. Fakat, ne açık sözlerle bu ayetleri görmeye çalışıyorsunuz, ne de peygamberin getirdiği mesajı dinlemeye. Bunun sonucunda da cehalette yuvarlanıyor, bu yüzden de sadece vakit geçirmek için harika mucizeler görmek istiyorsunuz."
28. Allah'ın onları sapıtması şöyledir: 1- Cehalet içinde kalmak isteyene ayetlerini gözlemleme fırsatı tanımaz; 2- Ayetlerini görmesi gerekse bile önyargılarının kurbanı olan kişiden gerçeğin işaretlerini gizler, onu yanlış anlamalar içine yuvarlar, böylece gittikçe gerçek'ten daha çok uzaklaştırır. Öte yandan, gerçeği arayanı ise, ona bu gerçeği bulabilmesi için bilgisini kullanma fırsatı tanıyıp, gerçeğe götüren işaretleri göstererek Doğru Yol'a iletir.
Günlük hayatımızda bu türleri görür dururuz. Gözlerinin önünde, gerek kendi üzerlerinde, gerekse kâinata sayısız ayetler yayılmış bulunduğu halde, hayvanlar gibi ne onları gözlemleyen, ne de onlardan ders almaya bakan milyonlarca insan vardır. Yine, zihinlerini ve kalplerini imanla aydınlatabilecek olan bu ayetleri gözlemledikleri halde, salt maddi kazançlar uğruna incelemelere önyargılı zihinlerle başladıklarından gerçeğe götürücü hiçbir ayet görmüşe benzemeyen fizikçiler, kimyacılar, hayvanbilimciler, botanikçiler, biyologlar, jeologlar (yerbilimcileri) , astronomlar (gökbilimcileri) , fizyologlar, anatomiciler, tarihçiler, arkeologlar...vardır. Gerçeğe varmak şöyle dursun, her ayet bunları ateizme, inkara materyalizme ve tabiata tapınmaya götürmektedir.
Fakat, bütün bu tiplere karşılık, kâinattaki harikaları ve tabiattaki olguları açık göz ve açık kalplerle gözlemleyip, çevresini Allah'ın ayetleriyle kuşatılmış bulan, öyle ki, tek tek her yeşil yaprakta bile O'nun ayetini görenler de vardır.
29. 'Ayet' isteklerine göre cevap olarak kafirlere, çevrelerinde bir değil, sayısız ayetin bulunduğu anlatılmış ve ayet-38'de dikkatleri, bir kuşun, bir yer hayvanının hayatındaki esrara çekilerek, böylece Allah'ın ayetlerini görecekleri belirtilmişti. Burada, 40-41. ayetlerde ise, kafirler bizzat kendi üzerlerinde görebilecekleri bir başka ayete çekilmektedirler. Başına bir musibet geldiğinde veya tüm korkunçluğuyla ölümle karşılaştığında insan Allah'tan başka sığınacak hiçbir şey bulamaz. Böyle durumlarda, en katı putperestler bile kendi tanrılarını unutarak, Allah'ın yardımına can atarlar. Aynı şekilde en inatçı ateistler çaresizlik anında kurtuluş için ister istemez Allah'a yalvarırlar. Bu ayette insanın kendi zihni durumu burada gerçeğin bir göstergesi olarak sunulmaktadır. Çünkü bu, bir Allah'ın varlığına ve her insanın kalbinin derinliklerinde yatan Allah'a ibadet ihtiyacına açık bir delildir. Bu ihtiyaç ve eğilim gaflet ve cehaletle perdelenebilse de, zaman zaman musibetlerin etkisiyle yüzeye çıkar.
İslâm'ın başdüşmanlarından Ebu Cehl'in oğlu İkrime böyle bir ayeti gördüğünde İslâm'a geçmiştir. Hz. Peygamber Mekke'yi fethettiği zaman İkrime Cidde'ye kaçmış, oradan da deniz yoluyla Habeşistan'a geçmişti. Yolculuk esnasında gemiyi batıracak şiddette bir fırtına çıktı. Önce yolcular yardım için tanrı ve tanrıçalarına yalvarmaya başladılar. Fakat, geminin batmak üzere olduğu korkusuna kapılacakları derecede fırtına şiddetlenince hep bir ağızdan, "Şimdi Allah'tan başkasına yalvarmanın zamanı değil, çünkü bizi ancak o kurtarabilir" diye bağırdılar. Bu İkrime'nin gözlerini ve kalbinin kilitlerini açtı: "Eğer burada bize Allah'tan başka yardım edecek yoksa, bir başka yerde nasıl olabilir, Muhammed'in (s.a) yirmi yıldır bize öğrettiği ve bizim de kendisiyle savaşa tutuştuğumuz da bu" diye düşündü. İkrime'nin hayatında en önemli andı bu an. Allah'la şu şekilde sağlam bir ahd yaptı: "Eğer bu fırtınadan kurtulursam doğruca Peygamber Muhammed'e (s.a) gidecek ve onun izleyicisi olacağım." Allah onu fırtınadan kurtardı ve o da ahdini yerine getirdi. Yalnızca müslüman olmakla kalmadı, hayatının kalan bölümünü de cihad'la İslâm'ın hizmetinde geçirdi.