17- Andolsun, "Gerçek şu ki, Allah Meryem oğlu Mesih'tir" diyenler küfretmiştir.(39) De ki: "O, eğer Meryem oğlu Mesih'i, onun annesini ve yer yüzündekilerin tümünü helak (yok) etmek isterse, Allah'tan (bunu önlemeğe) kim birşeye malik olabilir? Göklerin, yerin ve bunlar arasındakilerin tümünün mülkü Allah'ındır; dilediğini yaratır.(40) Allah her şeye güç yetirendir.
18- Yahudi ve Hıristiyanlar: "Biz Allah'ın çocuklarıyız ve sevdikleriyiz" dedi. De ki: "Peki, ne diye sizi günahlarınızdan dolayı azablandırıyor? Hayır, siz O'nun yaratığından birer beşersiniz. O, dilediğini bağışlar, dilediğini azablandırır. Göklerin,yerin ve bunlar arasındakilerin tümünün mülkü Allah'ındır. Son varış O'nadır."
19- Ey Kitap Ehli, peygamberlerin arası kesildiği dönemde: "Bize müjdeci de bir uyarıcı da gelmedi" demenize (fırsat kalmasın) diye size apaçık anlatan peygamber geldi. Böylece müjdeci de, uyarıcı da gelmiştir artık. Allah her şeye güç yetirendir.(41)

AÇIKLAMA

39. Hıristiyanlar Hz. İsa'yı (a.s) tanrı kabul edip Ona tapınmakla küfür suçunu işlediler. Bu, Hz. İsa'yı (a.s) Allah'la insanın birleşimi sayma yanılgılarından ileri geldi. Bu yanılgı bilginlerinin bu kadar lâf kalabalığına ve tartışmalarına rağmen Hz. İsa'nın (a.s) şahsiyetini içinden çıkamadıkları bir bilmece haline getirdi. Ne kadar çözmeye çalıştılarsa, sorun o kadar karmaşıklaştı. Bu karmaşık şahsiyetin insanî yönünden etkilenenler ise, Onu Allah'ın oğlu ve Üç'ün biri haline getirirken, şahsiyetinin İlâhî yönünden etkilenenler ise, Onu Allah'ın insanlaşmış şekli (Hulül inancı) kabul edip kendisine tapındılar. Bu iki uç arasında orta yolu tutmaya çalışıp tüm yeteneklerini Hz. İsa'nın (a.s) aynı zamanda hem insan, hem Allah olamayacağını; Allah ve Hz. İsa'nın (a.s) aynı anda hem de tek bir varlık olmasının imkânsızlığını kanıtlamak için kullananlar da vardı. (Bkz. Nisa an: 212-215) .
40. "O dilediğini yaratır" ifadesi, Hz. İsa'nın (a.s) olağanüstü mucizevî doğumunun Allah'ın sayısız harikalarından yalnızca biri olduğunu, dolayısıyla bunun ve Hz. İsa'nın ahlâki üstünlüğüyle mucizelerinin, Hıristiyanların O'nu tanrı kabul etmeye götürmemesi gerektiğini anlatmaktadır. Hz. İsa'nın (a.s) yaratılışından daha harika olan Allah'ın diğer yaratma fiillerini görmeden Hz. İsa'yı (a.s) tanrı kabul etmek onların kıt görüşlülüğünden ileri geliyordu. Bu yüzden, Allah'ın kudretinin hiçbir sınırı olmadığını unutup, Yaratıcı'nın harika bir yaratığının mucizelerini görerek O'nu yaratıcı saymaya kadar gittiler. Oysa akıllı kişiler Yaratıcı'nın harikalarında Kadir-i Mutlak Yaratıcı'yı görüp, bu harikalardan iman ışığı alırlar.
41. Bu noktada cümle oldukça kapsamlı ve anlamlıdır. Ayrıca ikili bir anlam taşımaktadır. Bu anlamlardan biri daha önce müjdeleyiciler ve uyarıcılar gönderen kudret sahibi Allah'ın şimdi de aynı görevle Hz. Muhammed'i (s.a) gönderdiği ve bunu yapma kudretine sahip olduğudur. İkinci anlam ise, müjdeleyici ve uyarıcıya itaat etmezlerse, Allah'ın Kadir-i Mutlak olarak, kendilerine hiçbir engelle karşılaşmadan istediği cezayı verebileceğini hatırda tutmaları gerektiğidir.
HARİTA -III-
İsrailoğulları'nın Mısır'dan çıktıktan sonra Sina Yarımadası'nda evsiz yurtsuz dolaştıkları yerleri gösterir harita:

AÇIKLAMA
: Hz. Musa (a.s) İsrailoğulları'nı Mısır'dan çıkarıp, Sina Yarımadası'nda Moro, Elim ve Refidim yoluyla Sina Dağı'na getirdi. Burada bir yılı aşkın bir süre kalıp, Tevrat'ın emirlerinin çoğunu aldı. Sonra kendisine İsrailoğulları'nı Filistin'e götürüp orayı fethetmesi emredildi. Çünkü bu ülke onlara bir miras olarak verilmişti. Bunun üzerine O, İsrailoğulları'nı Tabera ve Hazera'dan geçirip Faran çölüne geldi, kavminden bazı önde gelenleri casusluk için Filistin'e gönderdi. Gidenler kırk gün sonra geri geldiler ve Kadeş'te raporlarını sundular. Yuşa (Yeşu) ve Kalib'in yüreklendirici ifadeleri dışında diğerlerinin sunduğu manzara öylesine ürkütücüydü ki, İsrailoğulları bağırıp, çağırarak Filistin'e yürümeyi reddettiler. Bunun üzerine Allah kırk yıl çölde dolaşmalarını irade etti ve eski kuşaktan Yuşa ve Kalib dışında kimse Filistin'i göremedi. İsrailoğulları kırk yıl evsiz yurtsuz Faran, Şur ve Zin çöllerinde dolaşıp durdular ve Amalikalılar, Amoriler, Muablar, Edomitler ve Medyenlilere karşı savaş verdiler. Kırk yıl dolarken Harun Peygamber (a.s) Edom sınırı yakınındaki Hur dağında vefat etti. Bu sıralarda Musa Peygamber (a.s) İsrailoğulları'nın başında olarak Muab'a girdi, tüm yöreyi fethedip, Heşban ve Şitim'e ulaştı. Burada Abarim dağlarında vefat etti. Kendisinden sonra ilk halefi Yeşu, doğudan Ürdün nehrini geçerek İsraillilerin eline düşen ilk Filistin şehri Jerika'yı (Eriha) zaptetti. Ardından kısa bir süre içinde tüm Filistin İsrailoğulları'nca fethedildi. Yukarıdaki haritada yer alan Eyle (bugünkü Akabe) , muhtemelen Bakara Suresi 65. ayet ve Araf suresi 166. ayette anlatılan Sebt gününün haramlılığına uymayanların yaşadığı yer olsa gerektir.