92- Bir mü'mine, -hata sonucu olması dışında bir başka mü'mini öldürmesi yakışmaz.(120) Kim bir mü'mini 'hata sonucu' öldürürse, mü'min bir köleyi özgürlüğüne kavuşturması(121) ve ailesine teslim edilecek bir diyeti(122) vermesi gerekir. Onların (bunu) sadaka olarak bağışlamaları başka. Eğer o, mü'min olduğu halde size düşman olan bir topluluktan ise, bu durumda da mü'min bir köleyi özgürlüğe kavuşturması gerekir. Şayet kendileriyle aranızda andlaşma olan bir topluluktan ise, bu durumda da ailesine(123) bir diyet ödemek ve bir mü'min köleyi özgürlüğe kavuşturmak gerekir. (Diyet ve köle özgürlüğü için gereken imkânı) Bulamayan ise, kesintisiz olarak iki ay oruç tutmalıdır.(124) Bu, Allah'tan bir tevbedir.(125) Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır.
AÇIKLAMA
120. Bu, yukarıda sözü edilen ve kanı helâl olan münafıkları değil, "İslâm yurdunda" "savaş bölgesinde" veya "küfür diyarı"nda yaşayan ve kâfirlerin İslâm aleyhinde yaptıkları düşmanca davranışlara ortak oldukları konusunda hiçbir delili olmayan samimi müslümanları kasteder. O dönemde böyle bir uyarı gerekliydi.
Çünkü müslüman oldukları halde İslâm düşmanlarının arasında yaşamak zorunda kalan kimseler de vardı. Bazı durumlarda Müslümanların düşman bir kabileye saldırdıklarında yanlışlıkla müslüman bir kimseyi öldüren kişinin günahının kefareti için ne yapması gerektiğini bildiriyor.
121. Öldürülen kişi bir mümin olduğu için, bu kaza sonucu ortaya çıkan cinayete kefaret olarak mümin bir köle azat edilmelidir.
122. Hz. Peygamber (s.a) öldürülen kimsenin ailesine verilecek olan kan diyetini yüz deve, iki yüz inek veya ikibin keçi olarak belirlemiştir. Bu diyeti başka şeylerle ödemek isteyen kişi, bu hayvanların piyasa fiyatını gözönünde bulundurarak hesaplama yapmalıdır. Örneğin, Hz. Peygamber (s.a) döneminde para olarak ödenen diyet sekiz yüz altın dinar veya sekiz bin gümüş dirhem idi. Halifeliği döneminde Hz. Ömer (r.a) şöyle ilân etmiştir: "Şimdi devenin fiyatı arttı, o halde diyet olarak bin dinar veya on iki bin dirhem verilmelidir." Fakat buradaki cinayetin kasten olmadığına, sadece kaza sonucu işlendiğine dikkat edilmelidir.
123. Kısaca 92. ayette verilen emirler şöyle özetlenebilir:
Eğer öldürülen kimse "İslâm diyarı"nda (Dar'ül-İslâm) yaşıyorsa, öldüren kimse kefaret olarak kan diyeti vermeli ve Allah'ın bağışlaması için de bir köle azat etmelidir.
Eğer öldürülen kişi müminlerle anlaşma halinde bulunan bir kâfir topluluk içinde yaşıyorsa, katil, bir köle azat etmeli ve anlaşmaya göre gayri müslim birinin öldürülmesi sonucu verilmesi gereken diyetin aynısını vermelidir.
124. Bu oruçlar hiç ara verilmeksizin arka arkaya tutulmalıdır. Şer'i mazereti hariç eğer en ufak bir ara verilirse, belirlenen iki ay oruç tekrar baştan tutulmalıdır.
125. Yani, "Bir köleyi azat etmek, diyeti ödemek veya aralıksız iki ay oruç tutmak, birer ceza değil fakat suçun bağışlanması için birer kefarettir. İkisi arasındaki fark şudur: Ceza durumunda pişmanlık, kendi kendini kınama, vicdan azabı ve nefsin ıslah olması sözkonusu değildir. Bunun aksine nefret, zıtlaşma ve antipati duyguları hakimdir. Bu nedenle Allah kefaret ve tövbeyi emrediyor. Bu şekilde günahkâr olan kişi iyi ameller, fedakârlıklar, görevi ifa gibi davranışlarla kalbini temizleyip pişmanlık ve vicdan azabı içinde Allah'a yönelebilir. Bu şekilde günah işleyen kişi sadece o günahından kurtulmakla kalmayıp gelecekteki günahlardan da sakınacaktır.
Kefaret; sözlükte örtü anlamına gelir. Bir günaha kefaret olması için işlenen iyi amel, aynen badananın duvardaki kiri örtmesi gibi günahı örtüp kaplar.