5- Allah'ın sizin için (kendileriyle hayatınızı) kaim (geçiminizi sağlamaya destekleyici bir araç) kıldığı mallarınızı düşük akıllılara vermeyin; bunlarla onları rızıklandırıp giydirin ve onlara güzel (maruf) söz söyleyin.(8)
6- Yetimleri, nikâha erişecekleri çağa kadar deneyin;(9) şayet kendilerinde bir (rüşd) olgunlaşma gördünüz mü, hemen onlara mallarını verin.(10) Büyüyecekler diye israf ile çarçabuk yemeyin. Zengin olan iffetli olmaya çalışsın, yoksul olan da artık maruf (ihtiyaca ve örfe uygun) bir şekilde yesin.(11) Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman, onlara karşı şahid bulundurun. Hesap görücü olarak Allah yeter.
7- Anne ve baba ile akrabaların bıraktıklarından erkekler için bir pay vardır;(12) anne ve baba ile akrabanın bıraktıklarından kadınlar için de bir pay vardır. Bunun azından ve çoğundan farz kılınmış bir pay vardır.

AÇIKLAMA

8. Bu ayetin anlamı çok geniş kapsamlıdır. Müslüman topluluğa, hayatın devam ettirilmesi için çok gerekli olan servetin, hiç bir zaman beyinsizlere ve onu doğru dürüst kullanmayı başaramayacak ehil olmayan kişilere verilmemesi gerektiği, çünkü bu tür kişilerin serveti israf ederek toplumun ekonomik ve kültürel sistemini, uzun dönemde de ahlâkî düzenini bozabileceği öğretilmektedir. Özel mülkiyet hakları mutlaka korunmalıdır, fakat aynı zamanda kişinin onu istediği şekilde sınırsızca kullanıp, toplumu ifsad etmesine de izin verilmemelidir. Bir kişinin hayatî ihtiyaçları da sözkonusu olduğunda bunlar karşılanmalıdır. Fakat kişinin bu hakkı zorlayarak, toplumunun ahlâkını, kültürünü ve ekonomik düzenini bozacak kadar ileri götürmesine izin verilmemelidir. Bu ayete göre, her servet sahibi kendi servetini birine emanet etmeden önce o kişinin ehil olup olmadığına dikkat etmelidir. Daha geniş planda ise İslâm devleti, kendi servetlerini kullanmaya ehil olmayanların veya kötü yollarda kullananların temel ihtiyaçlarını karşılamak şartıyla, onların servetlerinin idaresini ele alabilir.
9. Yani, "Onlar olgunluğa yaklaştıklarında, onları yakından gözetin ve kendi işlerini yapabilecek seviyeye gelip gelmediklerini sınayın."
10. Yetimlere mallarını geri verebilmek için iki şart koşulmuştur: Olgunluk ve ehil olma. Birinci şartın yerine getirilmesi konusunda bütün İslâm fıkıh alimleri fikir birliği içindedirler, fakat ikinci şart hakkında farklı görüşler vardır. İmam Ebu Hanife'ye göre, yetim olgunluk çağına eriştiğinde, eğer velisi onda ehil olma (akıllılık) özelliğini görmezse en fazla yedi yıl bekleyebilir. Bu yedi yılın sonunda yetimde ehil olma şartı yerine gelsin gelmesin, malını ona teslim etmek zorundadır. Fakat İmam Ebu Yusuf, İmam Muhammed ve İmam Şafîî, ehil olmanın yetimin malını geri verebilmek için bir ön-koşul olduğu görüşündedirler. Bu son zikrettiğimiz alimler, böyle bir kimse için Kadı'ya gidilmesi gerektiği ve malını, servetinin idaresini Kadı'nın yürütmesi gerektiği görüşündedirler.
11. Yani, "Hizmetleri için yetimin malından, herkes tarafından adil kabul edilen bir ölçüde harcamalıdır ve bunu açıkça yapıp hesabını da tutmalıdır."
12. Bu ayet miras hakkında beş düzenlemeyi içerir: Birincisi, hem kadınların hem de erkeklerin mirasta bir hakları vardır. İkincisi, az olsun çok olsun miras bütün varisler arasında paylalşılmalıdır. O kadar ki, eğer ölen kişi bir miktar kumaş bırakmış olsa bile gerekiyorsa mesela on parçaya ayırılmalıdır. Bununla birlikte eğer bir varis isterse diğerinin rızasını alarak onların paylarını satın alır ve tüm mirasa sahip olabilir. Üçüncüsü, bu ayetten anlaşıldığına göre bu kural nakledilebilir olsun veya olmasın, tarımsal veya endüstriyel veya diğer her tür mal için geçerlidir. Dördüncüsü, mirasın ancak ölen kişinin arkasında mal bırakması halinde, hak olduğunu gösterir. Beşincisi, ayetin ortaya koyduğu hükme göre yakın akrabalar hayatta ise, uzak akrabaların mirasta hakları yoktur.