174- Bundan dolayı, kendilerine hiç bir kötülük dokunmadan bir bolluk (fazl) ve Allah'tan bir nimetle geri döndüler. Onlar, Allah'ın rızasına uydular. Allah, büyük fazl (ve ihsan) sahibidir.
175- İşte bu şeytan, ancak kendi dostlarını korkutur. Siz onlardan korkmayın, eğer mü'minlerseniz, Ben'den korkun.(124)
176- Küfürde 'büyük çaba harcayanlar' seni üzmesin. Çünkü onlar, Allah'a hiç bir şeyle zarar veremezler. Allah, onları ahirette pay sahibi kılmamayı ister. Onlar için büyük bir azab vardır.
177- Onlar, imana karşılık küfrü satın alanlardır. Onlar, Allah'a hiç bir şeyle zarar veremezler. Onlar için acıklı bir azab vardır.
178- O küfre sapanlar, kendilerine tanıdığımız süreyi sakın kendileri için hayırlı sanmasınlar, biz onlara, ancak günahları daha da artsın, diye süre vermekteyiz. Onlar için aşağılatıcı bir azab vardır.
179- Allah, murdar olanı, temiz olandan ayırd edinceye kadar mü'minleri, sizin kendisi üzerinde bulunduğunuz durumda bırakacak değildir.(125) Allah sizi gayb üzerine muttali kılacak da değildir.(126) Ama Allah, peygamberlerinden dilediğini seçer. Öyleyse siz de Allah'a ve Resulüne iman edin. Eğer iman eder ve korkup-sakınırsanız, sizin için büyük bir ecir vardır.
AÇIKLAMA
124. Bu ayet Medine'de yayılan korkunç söylentilere değinir. Ebu Süfyan, Uhud'dan dönüşte müslümanları Bedir'in yıldönümünde tekrar savaşa davet etmişti. Fakat o zaman gelince, Mekke'de süren bir kıtlık nedeniyle savaşma cesareti bulamadı. Bu nedenle durumu kurtarmak için sorumluluğu müslümanların üzerine atmaya uğraştı. Bunu yapabilmek için Medine'ye, Kureyş'in savaş için büyük hazırlıklara giriştiği ve Arabistan'daki her orduyu yenebilecek güçte bir ordu topladığı haberini yayacak bir casus gönderdi. Ebu Süfyan istediği telaşı yaratmayı başardı. Hz. Peygamber (s.a) kararlaştırılan zamanda Bedir'de Kureyşlilerle savaşmayı teklif ettiğinde müslümanlardan cesaret verici bir cevap alamadı. O kadar ki, Allah'ın Rasûlü, (s.a) topluluğun önünde şöyle ilân etmek zorunda kaldı: "Benimle hiç kimse gelmese de, söz verilen savaşa tek başıma ben gideceğim." İşte o zaman 1500 gönülü O'nunla birlikte Bedir'e gittiler. Diğer taraftan Ebu Süfyan 2000 kişilik bir ordu ile Mekke'den ayrılmıştı. Fakat iki gün yol aldıktan sonra, adamlarına bu yıl savaş yapmalarının uygun olmadığını ve gelecek yıl savaş için geleceklerini açıkladı. Daha sonra adamlarıyla birlikte Mekke'ye döndü. Hz. Peygamber (s.a) yine de Bedir'de sekiz gün onu bekledi. Bugünlerde Rasûlullah'ın (s.a) ashabı bir ticarî grupla ticarî anlaşmalar ve kârlı işler yaptılar. Daha sonra kâfirlerin Mekke'ye geri döndüğü haberi gelince Medine'ye döndüler.
125. Yani, "Allah, aynı müslüman topluluk içinde müminlerle münafıkların karışık bir halde bulunmasından hoşlanmaz."
126. "Allah müminleri münafıklardan, onlara; münafıklar şöyle şöyle insanlardır diye bildirerek ayırmaz." O, müminleri, münafıklardan fiilî olaylar yaratarak ayırır ve iki grup birbirinden apayrı şekilde kendini belli eder.